Sinan SEYDİOĞULLARI
Uluslarüstü kuruluşlar,
küreselleşen dünyada doğal kaynaklara el koymak, emeği köleleştirmek ve ulusal
girişimciyi kendi taşeronu haline getirmek için kamu mallarını yabancı
sermayeye ve işbirlikçilerine devrettiriyor, yerinden yönetimi destekliyor ve
böylece içine kolayca girilebilecek toplumlar, hizmet ve sermayenin serbestçe
dolaşabildiği yeni pazarlar oluşturuyor.
Batı'nın yardımını gelişmenin
teminatı olarak gösteren ve Batı'ya sığınmayı devlet politikası olarak sunan
Batı maymunu siyasetçiler, iş adamları, sivil toplum kuruluşları ve yalaka
basın ülke insanını yanlış yönlendiriyor. Türkiye Batılılaştıkça sömürgeleşiyor
ve borçlanıyor. Halk yabancı kültürlerin ve ekonomilerin oyuncağı olurken,
utanmaz, sahtekar, fırsatçı, talancı ve tefeci bir avuç mutlu azınlık yüksek
gelire kavuşuyor. Saltanatları sürsün diye, ülkenin pazarlanmasına ve peşkeş çekilmesine
göz yuman, teslimiyetçi, hain, rüşvetçi, devletin kuruluş ve sürekliliği
ideolojisine yabancı, yüce ideallerden ve iddialardan uzak, aynı zamanda
korkak, sünepe, tembel, kişiliksiz, kompleksli, dilenme ve kuyruk olma
sevdalısı, ahmak, dalkavuk, piyasaları rahatsız etmemek, rantları ve
yatırımları tehlikeye sokmamak bahanesiyle dayatmalara, azarlanmaya, alttan
almaya, taviz vermeye ve yamanmaya alışık düşük ruhlu, şamar oğlanı, Batı uşağı
ve taklitçisi yönetici, bürokrat, siyaset adamı, paraya saygılı ve paraya
hizmet eden, mandacı, “bizi ancak AB adam eder” diyen sömürge aydını soysuzlar
bu sömürge çarkının payandası oluyor.
Bugün zengin petrol yatakları ve
doğal gaz rezervlerinin bulunduğu Karadeniz, Hazar, Orta Asya, Kuzey Afrika ve
Ortadoğu’nun tam ortasında kalan Türkiye, izleyeceği Amerika, Avrupa, Afrika,
Rusya, Çin, Hindistan ve İran uzantılı etkin politika ve geliştireceği çeşitli
stratejilerle güçlü ve ileri bir ülke olmaya yönelebilir. Bunun için,
Türkiye’nin iyi eğitimli, iyi yetişmiş, vatansever, alçakgönüllü, yiğit ve
çalışkan, evrensel düşünen, doğru söyleyen ve doğru yapan, milliyetçi ve
devrimci düşünce ve heyecana sahip erdemli insanlara ve onların yönetimine
ihtiyacı vardır.
Egemenliğin kayıtsız şartsız
milletin olduğu, isteyen her Türk vatandaşının istediği siyasi partiye üye
olabildiği ve milletvekili aday listelerinin partilere kayıtlı bütün üyeler
tarafından belirlendiği, demokratik vatandaşlık bilincinin geliştirildiği,
hukukun üstünlüğüne, düşünsel, ahlaki ve kişisel gelişmeye önem verildiği,
adaletli gelir dağılımının, şeffaflığın, düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünün
sağlandığı, ülke zenginliklerinin kamunun ortak çıkarları için kullanıldığı ve
adam gibi çalışıldığı sürece insanca yaşama düzeyine, sosyal ve ekonomik refaha
ulaşılacağından herkes emin olmalıdır.
Bilim
alanında ve teknolojide her türlü gelişmeye açık ve dünya milletlerinin önünde
olmak zorundayız. Üretim, sanayi yatırımları, ihracat ve tasarruf teşvik
edilmeli, ülke iç ve dış borçlarından bir an önce ve kalıcı olarak
kurtarılmalı, göçü ve işsizliği önleyici sosyal ve ekonomik politikalar üretilmeli,
stratejik sanayi kuruluşları ve büyük bankaların ulusal kimlikleri korunmalı,
Türk şirketleri küresel rekabete ve uluslararası standartlara uygun kurumsal
yapıya kavuşturulmalı, enerji sektöründe nükleer teknolojiye geçilmeli, tarım
ve hayvancılıkta dünya ile rekabet edebilir hale gelinmelidir.