***
Bu komisyon, vatandaşın irili ufaklı ihbarlarını, kafasına takılan mevzuları araştırsa.
Öyle Belediye Meclisi gibi ayda bir değil de, mesela Belediye Encümeni gibi haftada bir toplansa.
Üstelik, “Benim işim var, bu hafta katılamıyorum” demeyecek, gerekirse işini gücünü bırakıp, amiyane tabirle “iki eli kanda olsa” bu komisyonun toplantılarına katılacak isimlerden müteşekkil olsa.
***
Simitçisinden tutun da beş yıldızlı otel sahibine kadar toplumun tüm katmanlarının her türlü “isimli” ihbarını değerlendirse, eğer kamu menfaati varsa sonuçları kamuya açıklasa, değilse yargıya intikal ettirip gereğinin yapılmasını arz etse.
***
Neden böyle bir öneride bulunuyorum, hemen izah edeyim.
Yeni Alanya takipçileri bilir, geçtiğimiz Cumartesi günü “Şok Soruşturmalar” manşetiyle çıkan Yeni Alanya’nın son sayısında, ilginç iddialara yer vermiştik.
***
Demiştik ki…
“İçişleri Bakanlığı, 1999-2014 yılları arasında Alanya Belediye Başkanlığı yapan Hasan Sipahioğlu ve Alanya Belediyesi’nin eski Fen İşleri Müdürü Emin Yücesan hakkında ‘Kuzey Alanya'da imar mevzuatına uymamak ve kamu zararına sebep olmak’ suçlamasıyla soruşturma izni verdi. Buna mukabil, eski İmar ve Şehircilik Müdürü Sibel Ademoğlu hakkında ise ‘eski Başkan Yardımcısı Kemal Dere'nin babasına ait parsele imar mevzuatına aykırı ruhsat vermekle haksız menfaat sağlandığı’ suçlamasıyla soruşturma izni verildi.”
***
Ortada bir takım iddialar var ve İçişleri Bakanlığı, “Konuyu soruşturun, gereğini yapın” deyip izni vermiş. İzni veren isim ise, eski Antalya Valisi, yeni dönemin “seçimlik” İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’ten başkası değil.
Karar, Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın 9 Mart 2015 tarihli talebiyle verilmiş.
***
Şimdi, Sipahioğlu ve Yücesan hakkında "Kuzey Alanya İmar Planı'nda yüksek eğimden dolayı açılamayan yolun mevzuata aykırı olarak dere yatağından açılması suretiyle kamu zararına sebep olmak" suçlamasıyla…
Ayrıca, eski İmar ve Şehircilik Müdürü Sibel Ademoğlu hakkında da, eski Alanya Belediye Başkan Yardımcısı Kemal Dere'nin babası Mustafa Dere'ye ait parsele, mevzuata aykırı olarak ruhsat vermek suretiyle haksız menfaat sağlandığı suçlamasıyla soruşturma izni verildi.
***
Her iki konu hakkında İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı’na suç duyurusunda bulunan kişi ise, bir dönem Alanya Belediyesi’nin en popüler isimlerinden biri iken, neredeyse 12-13 yıldır Tophane Mahallesi’ndeki ufak bir ofiste çalışmak zorunda kalan ve aralarında yaşanan bir sürtüşme nedeniyle Sipahioğlu tarafından sürgüne gönderildiği yıllardır konuşulan Alanya Belediyesi’nin eski Harita Müdürü Sinan Seydioğulları.
***
Elbette bu satırları okuduktan sonra, aranızda, “Soruşturmaya konu olan olaylar yeni değil, yıllar evvel olmuş, bitmiş. O dönem de belediyenin içinde olan Sinan Seydioğulları neden o zaman bu konular için ihbarda bulunmamış da, Sipahioğlu, Dere ve Yücesan’ın görevleri bitince ihbarda bulunma ihtiyacı hissetmiş” diyen de olabilir, “Seydioğulları kendisini sürgüne gönderdiği için şimdi Sipahioğlu’ndan ve ekibinden intikam almak için bu konuları su yüzüne çıkarıyor” diyen de.
***
Kim ne der, nasıl bir yorum yapar bilemem ama Alanya’da yaşayan, ekmeğini bu şehirde kazanan, doğduğu yer değil ama doyduğu yer bu şehir olan bir gazeteci olarak, sizi bir parça geçmişe götürüp siyaset nostaljisi yaptırarak bu konuda naçizane bir iki kelam da ben etmek isterim.
***
2009 Yerel Seçimleri’nden birkaç ay sonraydı.
Seçimin galibi olan ANAP’lı Sipahioğlu 3. dönemine başlıyordu ama artık ilk 2 dönemi kadar güçlü değildi, çünkü Belediye Meclisi’nde çoğunluk AKP’deydi.
O günlerde yapılan bir meclis toplantısında, AKP’li meclis üyeleri, “Geçmişe dönük 10 yıllık araştırma komisyonu kurulsun” deyince “olmayan” bıyıklarının altından gülümseyen Sipahioğlu, “Kuralım kurmasına da, o zaman 10 değil, 20 sene öncesini de araştıralım” cevabı vermiş, işin ucu 1989-1999 yılları arasında Alanya Belediye Başkanı olan, o dönem AKP’nin üst düzey isimlerinin yakın arkadaşı Kerim Aydoğan’ın de ağabeyi olan Cengiz Aydoğan’a ve dolayısıyla yakın hısım akrabalara dayanınca da, “Eh madem, böyle bir komisyon kurmayıverelim” denilerek bu öneri hiç yapılmamış gibi davranılmıştı.
***
Uzun lafın kısası…
Yazının girişinde paylaştığım önerimi tekrar ediyorum.
Soyadına, günümüzün ve geçmişin mevcut belediye veya siyasi parti yöneticilerinin ya da meclis üyelerinin hısım akrabalık, ticari ortaklık ilişkilerine bakılmaksızın, etekteki taşların hepsini orta yere saçacak bir komisyon kurulsun.
***
Diyeceğim şu ki…
Ya “Körlerle sağırlar birbirini ağırlar” dönemi tamamen bitsin bu şehirde, her şey şeffaf olsun, ak koyun kara koyun belli olsun.
Ya da “üç maymun” oynamaya, “Sen, ben, bi de bizim oğlan” felsefesiyle yöneticilik yapmaya, siyasetçilik oynamaya devam edelim.
***
(DİP NOT: Cumartesi günkü haberimizi Facebook sayfasında paylaşan ve bir dönem Sipahioğlu’nun en yakın müttefiklerinden biri olan Alanyalı müteahhit Murat Tile, kendi paylaşımının altına, “Eeee, benim binaları yıkmadan önce düşünecektiniz Hasan efendi, Kemal efendi, Emin efendi. Allah’ın adaleti” diye yazmış. Ben yorum yapmıyorum, yorum sizin.)
Alper Kutay - ‘Sipahioğlu beni sürgüne gönderdi’
DÜNKÜ “Allah’ın Adaleti” başlıklı köşe yazımda, Alanya Belediyesi’nin eski Harita Müdürü Sinan Seydioğulları’nın ihbarı üzerine hem bir önceki Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, hem eski Fen İşleri Müdürü Emin Yücesan, hem de eski İmar ve Şehircilik Müdürü Sibel Ademoğlu hakkında, geçmişte yapılan bazı uygulamalar nedeniyle İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma izni verildiğini, şimdi ise gözlerin Mülkiye Teftiş Kurulu Müfettişleri’nin vereceği rapora çevrildiğini yazmıştım.
***
Yazının bir bölümünde ise sizlerle şu bilgileri paylaşmıştım: “Elbette bu satırları okuduktan sonra, aranızda, ‘Soruşturmaya konu olan olaylar yeni değil, yıllar evvel olmuş, bitmiş. O dönem de belediyenin içinde olan Sinan Seydioğulları neden o zaman bu konular için ihbarda bulunmamış da, Sipahioğlu, Dere ve Yücesan’ın görevleri bitince ihbarda bulunma ihtiyacı hissetmiş’ diyen de olabilir, ‘Seydioğulları kendisini sürgüne gönderdiği için şimdi Sipahioğlu’ndan ve ekibinden intikam almak için bu konuları su yüzüne çıkarıyor’ diyen de.”
***
Dün sabah bu satırları okuyan Seydioğulları, hem telefonla aradı, hem de peşi sıra bir e-mektup gönderip bunu sizinle de paylaşmamı istedi.
***
Telefonda, “Ben, emekli olunca ve kendini sağlama alınca konuşanlardan değilim. Alanya’nın hakkını hukukunu yıllar evvel korumaya çalıştığım için sürgüne gönderildim” iddiasında bulundu.
Sonra da, elektronik posta kutuma bir e-mektup gönderdiğini, bunu okuyucularımla da paylaşmamı istediğini söyledi.
İşte, noktasına virgülüne dokunmadan, Seydioğulları’nın o ilginç e-mektubu…
***
Merhaba Alper.
"Allah'ın Adaleti" başlıklı yazını okudum ve aşağıdaki açıklamayı yapmam gerektiğini düşündüm.
Şöyle ki…
2003 yılında, Alanya Belediye Başkanı Av. Hasan Sipahioğlu tarafından oluşturulan ve Harita Müdürü olarak benim de görev aldığım Alanya Belediyesi teknik heyeti, Kuzey Alanya Kırmızı Kot Projeleri'ni inceleyerek, bazı kesimlerde yol eğimlerinin standartlara uygun olmadığını rapor etti. Antalya Valiliği ile İller Bankası Bölge Müdürlüğü de, yol standartlarına uyulması gerektiği yönünde yazılı görüş bildirdi.
Buna rağmen, Alanya Belediye Meclisi, 17 Ekim 2003 gün ve 27/b-1 sayılı kararıyla, Kuzey Alanya İmar Planı kapsamında kırmızı kotların 25 Nisan 1997 gün ve 22 bin 970 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğde öngörülen eğim standartlarının dışında daha yüksek eğimli yollar oluşturularak tespit edilmesi yolunda plan notlarına ekleme yapılmasına karar verdi.
Bir harita müteahhidinin 31 Aralık 2003 tarihinde, bu meclis kararı doğrultusunda hak ediş talep etmesi üzerine, aynı gün başkanlık makamına hitaben yazdığım yazıda, belediye meclislerinin yasa ve yönetmeliklere aykırı kararlar alamayacağını, yüklenicilere ödeme yapılmasının herhangi bir yasal dayanağının bulunmadığını belirttim.
Bunun üzerine Harita Müdürlüğü’ndeki tüm yetkilerim elimden alındı ve sürgün edildim.
Bunun üzerine 2004 yılında, ilgili meclis kararının iptali için idari yargıda dava açtım. Aynı zamanda idari yönden şikayette de bulundum.
Dönemin İçişleri Bakanlığı, idari yönden yapılacak bir işlem olmadığını bildirdi. Açtığım dava ise ancak 6 yılda sonuçlandı.
Antalya 1. İdare Mahkemesi, 23 Temmuz 2010 gün, 2008/1847 esas ve 2010/793 sayılı kararıyla, imar planı müellifinin olumlu görüşü de alınarak standart dışı, fazla eğimli yolların tespit edilmesi, bunlara plan notuyla değil çizimle çözüm bulunması, ruhsatlı yapıların ve 18. madde uygulamasından gelen mülkiyet haklarının da dikkate alınarak revizyona gidilmesi gerekirken, yüksek eğimli yolların uygulamasında ısrarcı olmak ve plan notuyla bu sorunu geçiştirmeye çalışmanın kamusal açıdan doğru bir karar olmadığı gerekçesiyle, Alanya Belediye Meclisi’nin Kuzey Alanya İmar Planı Kırmızı Kotları ile ilgili almış olduğu kararı iptal etti.
Buna rağmen Alanya Belediyesi, Kuzey Alanya İmar Planı'nda revizyon yapmadan ve eski planı esas alarak imar faaliyetlerini ve inşaat ruhsatı vermeyi sürdürdü.
Bunun üzerine tekrar suç duyurusunda ve idari yönden şikayette bulundum.
Son söz olarak şunları söylemek istiyorum.
Hiçbir kişi ya da kurumla özel bir sorunum yok.
Bir vatansever olarak, bugüne kadar üzerime düşeni yaptım. Kimseden de çekinmem. Bugün de olsa, aynısı yaparım. Selam ve sevgilerimle.
Sinan Seydioğulları.
***
Seydioğulları aynen bunları söylüyor.
Şimdi yazacaklarım da benim son sözüm!
***
Dünkü yazının finalinde ortaya attığım öneriyi tekrar ederek noktayı koymak istiyorum.
***
Gelin; soyadına, günümüzün ve geçmişin mevcut belediye veya siyasi parti yöneticilerinin ya da meclis üyelerinin hısım akrabalık, ticari ortaklık ilişkilerine bakılmaksızın, etekteki taşların hepsini orta yere saçacak bir komisyon kuralım.
Diyeceğim şu ki…
Ya “körlerle sağırlar birbirini ağırlar” dönemi tamamen bitsin bu şehirde, her şey şeffaf olsun, ak koyun kara koyun belli olsun.
Ya da “üç maymun” oynamaya, “Sen, ben, bi de bizim oğlan” felsefesiyle yöneticilik yapmaya, siyasetçilik oynamaya devam edelim.
***
(DİP NOT: Bu önerinin tıpkı 2009’da olduğu gibi yine havada kalacağını çok iyi biliyorum, çünkü Alanya’da geçmişte ve günümüzde yerel yöneticilik ve siyaset yapanları, hısım akrabalık veya ticari ilişkilerini az buçuk biliyorum. Sinan Seydioğulları gibi, kendisini “vatansever” olarak adlandıran bürokratların seslerini çıkarınca ilk uçakla Tophane Mahallesi’ndeki ufak bir ofise gönderildiği bir şehirde komisyona falan gerek olmadığının da farkındayım)