Demokrasi Komedisi ya da Yalakalık*
Bugün Türkiye’de, seçimler
dolayısıyla meydana gelen iktidar değişiklikleri, siyasal gücün varlıklı ve
etkili mutlu bir azınlık grubundan bir diğerine devredilmesinden başka bir
anlam taşımıyor. Bu mutlu azınlıklar, iktidar gücüyle
çıkardıkları yasalar sayesinde, çoğunluğu oluşturan insanların yönetimle
doğrudan ilgilenmesini engelleyerek, alıp satıyor, çalıp çırpıyor, çıkarları
için kullanmayı hak olarak gördükleri kamu zenginliklerini sömürüyor ve bunu da
bize demokrasi, halkın egemenliği diye yutturmaya çalışıyorlar.
Bu sömürü ne yazık ki, demokratik
siyasal hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan, ancak halktan kopuk olarak
örgütlenen ve parti içi demokrasi yerine oligarşik bir yapının egemen olduğu
siyasi partiler üzerinden yapılıyor. Seçimlerde milletvekilleri değil, partiler
seçtiriliyor. Parti liderleri ve kurmayları,
partiye üye kaydederken ve delege seçerken, sadık, güvenilir, eş, akraba, dost,
hemşehri ve de ahbap olanları tercih ediyor, sonra da bu insanlar parti genel
başkanını ve yöneticileri seçiyor. Böylece siyaseti meslek olarak yapan ve
bundan hayatını kazanan siyaset ağaları, siyaset esnafı ve siyaset çavuşları
gibi bir siyaset sınıfı oluşuyor.
Parti liderleri ve kurmayları her
zaman çevrelerinde dolanıp, göze girme mücadelesi veren, el etek öpen, çanta
taşıyan, her fırsatta yalakalık yapıp, hayranlık gösterisinde bulunan ve her
sözü tasdik edenler arasından belirledikleri ile parası bol olduğundan başa
yazdıkları milletvekili adaylarını seçtirmek için, hazineden aldıkları para
yardımıyla da seçim kampanyaları yapıyor.
Peki, milletvekili olabilmek için bu
kadar yamulmaya ve bu kadar para harcamaya neden gerek duyuluyor? Ya da yalakalık yapmayı beceremeyen ve üstelik yeterince parası
olmayan insanlar bu siyasetin neresinde bulunuyor? Yoksa, bir taraftan yasama ya da
yürütme işlevini yerine getirirken, diğer taraftan ticari faaliyetlere hiçbir
engel olmadan devam edilebiliyor olması, iyi maaş ve çok kısa sürede emekli
olup, geleceği garanti altına alması mı milletvekilliğini çekici kılıyor?
Anlayacağınız, halk egemen megemen
değil. Bu, demokrasi hiç değil. Bu olsa olsa, demokrasi komedisi...