29 Şubat 2016 Pazartesi

Demokrasi Komedisi ya da Yalakalık Sinan SEYDİOĞULLARI


Demokrasi Komedisi ya da Yalakalık*
Sinan SEYDİOĞULLARI

*Bu yazı ilk defa Mayıs-Haziran 2007 tarihli Alanya Aktüel Dergisi'nde Hurşit Gürler imzasıyla yayınlanmıştır.  

          Bugün Türkiye’de, seçimler dolayısıyla meydana gelen iktidar değişiklikleri, siyasal gücün varlıklı ve etkili mutlu bir azınlık grubundan bir diğerine devredilmesinden başka bir anlam taşımıyor. Bu mutlu azınlıklar, iktidar gücüyle çıkardıkları yasalar sayesinde, çoğunluğu oluşturan insanların yönetimle doğrudan ilgilenmesini engelleyerek, alıp satıyor, çalıp çırpıyor, çıkarları için kullanmayı hak olarak gördükleri kamu zenginliklerini sömürüyor ve bunu da bize demokrasi, halkın egemenliği diye yutturmaya çalışıyorlar.
          Bu sömürü ne yazık ki, demokratik siyasal hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan, ancak halktan kopuk olarak örgütlenen ve parti içi demokrasi yerine oligarşik bir yapının egemen olduğu siyasi partiler üzerinden yapılıyor. Seçimlerde milletvekilleri değil, partiler seçtiriliyor. Parti liderleri ve kurmayları, partiye üye kaydederken ve delege seçerken, sadık, güvenilir, eş, akraba, dost, hemşehri ve de ahbap olanları tercih ediyor, sonra da bu insanlar parti genel başkanını ve yöneticileri seçiyor. Böylece siyaseti meslek olarak yapan ve bundan hayatını kazanan siyaset ağaları, siyaset esnafı ve siyaset çavuşları gibi bir siyaset sınıfı oluşuyor.
          Parti liderleri ve kurmayları her zaman çevrelerinde dolanıp, göze girme mücadelesi veren, el etek öpen, çanta taşıyan, her fırsatta yalakalık yapıp, hayranlık gösterisinde bulunan ve her sözü tasdik edenler arasından belirledikleri ile parası bol olduğundan başa yazdıkları milletvekili adaylarını seçtirmek için, hazineden aldıkları para yardımıyla da seçim kampanyaları yapıyor.
          Peki, milletvekili olabilmek için bu kadar yamulmaya ve bu kadar para harcamaya neden gerek duyuluyor? Ya da yalakalık yapmayı beceremeyen ve üstelik yeterince parası olmayan insanlar bu siyasetin neresinde bulunuyor? Yoksa, bir taraftan yasama ya da yürütme işlevini yerine getirirken, diğer taraftan ticari faaliyetlere hiçbir engel olmadan devam edilebiliyor olması, iyi maaş ve çok kısa sürede emekli olup, geleceği garanti altına alması mı milletvekilliğini çekici kılıyor?
          Anlayacağınız, halk egemen megemen değil. Bu, demokrasi hiç değil. Bu olsa olsa, demokrasi komedisi...