15 Şubat 2019 Cuma

Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez Sinan SEYDİOĞULLARI


Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez

                                                                                             Sinan SEYDİOĞULLARI

*Bu yazı ilk defa 21 Ocak 2002 tarihli Yeni Alanya Gazetesinde yayınlanmıştır.

  
        Eski Anadolu insanı bütün bilgisini, deneyimini, duygusunu satır satır, dize dize yazmış, günümüze ulaştırabilmek için Pergamon Akropolisi'nde, surların içinde büyük bir kitaplık kurmuştu.

          Bu kitaplığın raflarında yaklaşık 250 bin kitap korunuyordu. Başlangıçta, Mısır'daki teknikle, kitaplar papirüs üzerine yazılıyor, sarılıyor, rulolar halinde saklanıyordu.

          Bir ara Mısır, İskenderiye Kitaplığı'nın ününün giderek gölgelenmesi üzerine, Pergamon'a papirüs dışsatımını kesti. Ama, Anadolu insanının yazma isteği kesilmiyordu.

          Pergamonlular uzun süren arayış ve denemelerden sonra hayvan derisi üzerine de yazılabildiğini keşfettiler.

          Bu parşömen demekti... Bunca çaba kitaplığı günümüze ulaştırmaya yetmedi.

          Önce Romalı Markus Antuanius 250 bin kitabın tümünü Mısır Kraliçesi Kleopatra'ya armağan etti. Kitaplar Mısır'a götürüldü, İskenderiye Kitaplığı'na kondu, uzun süre burada korundu.

          Ve ardından... İskenderiye Kitaplığı "Kutsal kitap dışındaki kitaplar insanı dinden çıkarır!.." gerekçesiyle yakıldı. Bu yüzden adını bildiğimiz pek çok kitap ulaşamadı günümüze. (1)

          Bernard Shaw komedilerinden birinde; İskenderiye Kitaplığı'nın insanlığın hafızası olduğunu haykıran birine, Sezar'ın cevabı şöyledir: "Bırakın yansın. Alçaklıklarla dolu bir hafıza bu."

          Amacı "kutsal toprakları kurtarmak" olan Haçlı Seferleri Bizans'ın talan edilmesiyle sonuçlanmıştı. Hazineye el konulmakla kalınmamış, kütüphaneler yıkılmış, İlkçağ yazmalarının çoğu yok edilmişti.

          Bizden biri Cemil Meriç, "Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez." diyor. Celemens ise, bir başka boyutundan yaklaşıyor konuya: "Yapılacak en ihtiyatlı iş bir şey yazmayıp, sözlü yolla öğretmektir, çünkü yazılar kalıcıdır."

          Sınırlamalar, kısıtlama ve zorlamalar yaratıcılığın kökeninde bulunan değişim yapma gücüne aykırıdır ve insanlığı gerçeğe götürmez.

          Yazının insanı götürdüğü dünya bilginin, deneyimin, duygunun, özgürlüğün, coşkunun, sevginin, yani yüreğin dünyasıdır.

(1) İşte Anadolu, Ömer Tuncer