14 Haziran 2021 Pazartesi

Türkiye Nasıl Bağımlı Hale Getirildi? II Sinan SEYDİOĞULLARI

Türkiye Nasıl Bağımlı Hale Getirildi? II

                                                                     Sinan SEYDİOĞULLARI


               Kahire'de 27 Şubat 1946'da yapılan antlaşmaya ek olarak ABD'yle imzalanan 6 Aralık 1946 tarihli antlaşmaya göre, ABD Türkiye'de elçilik ve konsolosluk olarak kullanmak üzere taşınmazlar satın almak isterse, sahipleriyle sözleşmeler yapabilecek, bu sözleşmeler gereği yapılacak ödemeler 27 Şubat 1946 tarihli antlaşma gereğince Türkiye'nin borcu sayılacak, taşınmazların Türkiye Hükümeti tarafından sa­tın alınması daha uygun görülürse, bedelleri borçlardan düşülerek, tapu senetleri ABD'ye devredilecekti.  

               12 Ada, 10 Şubat 1947 tarihli Paris Antlaşması ile askeri üs kurmamak, asker ve silah bulundurmamak şartıyla Yunanistan′a verildi. ABD öncülüğünde 14 Şubat 1947'de Dünya Bankası olarak bilinen Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) ve 11 Mart 1947'de Uluslararası Para Fonu (IMF) kuruldu. İngiltere’nin 21 Şubat 1947 tarihli muhtırasından sonra ABD Doğu Akdeniz’de sorumluluk yüklenmeye karar verdi. Türkiye Mart 1947'de IMF ve IBRD üyesi oldu. Truman Doktrini 22 Mayıs 1947'de Yunanistan ve Türkiye’ye Yardım Kanunu adıyla ABD Başkanı Truman tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. 

            5 Haziran 1947'de Marshall Planı açıklandı. 12 Temmuz 1947'de Marshall Planı kapsamında Avrupa ülkelerine yapılacak yardım miktarının saptanması amacıyla Paris'te düzenlenen konferansta Türkiye Marshall Planı'ndan yardım alacak ülkeler arasında gösterilmedi. Aynı gün, 12 Temmuz 1947'de ABD ile Askeri Yardım Antlaşması imzalandı. "Türkiye Hükümeti, Türkiye'nin hürriyetini ve bağımsızlığını korumak için ihtiyacı olan güvenlik kuvvetinin takviyesini temin ve aynı zamanda ekonomisinin istikrarını muhafazaya devam maksadıyla Birleşik Devletler Hükümeti'nin yardımını istediğinden..." diye başlayan antlaşma, ekonomik ve askeri yardımın uygun kullanılıp kullanılmadığının ABD'li memur ve basın üyeleri tarafından serbestçe izleneceği, devredilen kullanılmış madde ve malzemenin devredilemeyeceği, başka bir ülke yararına kullandırılamayacağı, kredilerin başka amaçla kullanılamayacağı, Türkiye'nin istenilen bilgileri tam ve devamlı olarak vereceği ve yardımın ABD'nin çıkarlarına uygun olduğu sürece yapılacağı şartlarına bağlandı. 

              Bu yardım kapsamında ilk aşamada Yunanistan’a 300, "ileri karakol" olarak görülen Türkiye’ye ise 100 milyon dolarlık karşılıksız savaş artığı malzeme verildi, savaş yıllarında alınan savaş malzemelerinin borçlarının önemli bir kısmı silindi, ancak bu malzemelerin bakım ve yedek parçası için bütçeden yılda yaklaşık 145 milyon dolar ayrılması gerekti.

           Truman doktrini siyasi, askeri ve ekonomik bağımlılığın önünü açtı. Teknoloji transferi ya da altyapısı olmadan hibe ve yardımlar yoluyla elde edilen silahlar milli savunma sanayisini işletimi pahalı ve Amerika’ya bağımlı hale getirdi. Ankara'da halen faaliyetini sürdüren ve Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı ile organik bir bağlantısı olduğu söylenen ABD Savunma İşbirliği Ofisi (ODC) 1947'de kuruldu. 

        Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu (1934-2015) yıllar sonra, "Türkiye 1945'ten beri Amerika'nın resmen işgali altındadır... İsmet İnönü ikili antlaşmalarla Türkiye'nin her şeyini ABD'ye teslim etmiştir" diyordu. 

            Kasım 1947'de yapılan CHP Kurultayı'nda, laiklik ilkesinde yer alan "Parti milli dilin ve milli kültürün diyanet yollarından yabancı dil ve kültürlerin etkisinden korunmasını Türk milletinin hali ve istikbali için lüzumlu sayar" ifadesi tanımdan çıkartıldı. Bununla birlikte Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun yoğun nüfuslu bölgelerde 200 dönümden fazla araziye sahip çiftçilerin topraklarının dörtte birine kadarının kamulaştırılmasını ve çiftçilere faizsiz, 20 yıllık borç verilmesini öngören maddesini kanun metninden çıkarma kararı aldı ve bu kararı 1950'de uyguladı.

    1947'de M. Ali Aybar (1908-1995) Zincirli Hürriyet Gazetesinde şöyle yazdı: "Tarihimizin en kritik anlarından birini yaşıyoruz. istiklalimiz tehlikededir. Ve işin en korkunç tarafı şudur ki, istiklalimize kastedenler bu sefer ordularla değil de, bir yardım teklifinin yaldızlı paravanası arkasına gizlenerek üzerimize yürüdükleri için Türk milleti kuşkulanmıyor ve mahirane, mahirane olduğu kadar hainane bir propaganda da bu kuşkusuzluğu arttırmaya, hatta istiklalimize kastedenleri bir kurtarıcı gibi göstermeye çalışıyor. Bu gibi hallerde hakikati gören namuslu her Türk’e mukaddes bir vazife düşer: Her ne pahasına olursa olsun hakikatleri haykırmak…"

          1947 yılında Genelkurmay’ın jet motoru üretilmesi talebine ve pistonlu motor ve uçakların hava kuvvetleri tarafından alınamayacağı yönündeki görüşüne rağmen Hükümet'in onayıyla pistonlu motor üretilmek üzere lisans sahibi İngiliz De Havilland firması teknik heyeti ve Polonyalı mühendislerin katkısıyla THK Gazi Uçak Motoru Fabrikası kurulmaya başladı. Yılda 200 adet Gipsy Major uçak motoru ve çeşitli makine parçaları üretebilecek tezgahlarla donatılan fabrika ziraat ve taşıt motorları, motopomplar, standart parçalar ve motor yedekleri üretme kapasitesine sahipti. 1947'de Polonyalı teknik elemanların yardımıyla Ankara Beşevler'de ses altı (subsonik) ölçümler için, Ankara Rüzgar Tüneli inşaatına başlandı, Kayseri Tayyare Fabrikası'nda lastik atölyesinde çıkan yangınla uçak lastiği üretimine son verildi. 

          THK Uçak Fabrikası'nda üretilebilecek uçaklar 1947'den sonra yabancı ülkelere sipariş verildi; yerli silah fabrikalarından alım yapılmadı.

               Mason locaları, 5 Şubat 1948'de, Cumhurbaşkanı İnönü'nün emri ve Celal Bayar'ın desteği ile tekrar faaliyete geçti. Masonlar, Halkevleri'ne devredilen tüm mal varlıklarını geri aldı. 

           Dönemin Türk Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin Avrupa'nın kalkınmasına yardımcı olmak için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğunu belirtti. Türkiye’nin ağır sanayi unsurlarını kalkınma planından çıkarması, aldığı yardımlarla tarımını geliştirerek Avrupa’nın gıda ve ham madde deposu haline gelmesi şartıyla 15 ülkeyle birlikte Marshall yardımından yararlandırılması kabul edildi. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Hasan Saka döneminde, Marshall Planı'ndan yararlanmak için Türkiye ile ABD arasında 4 Temmuz 1948'de Ekonomik İşbirliği Antlaşması imzalandı ve Türkiye aynı gün OEEC üyesi oldu. 

          On beş yıl önce, Atatürk döneminde 1933'te raporu uygun bulunmayan Russel Dorr'un başkanlığındaki bir ABD heyeti antlaşmadan sonra, Ankara'ya gelip yerleşti. ABD'nin 1948 yılında hazırlattığı, Hilts Raporu olarak da bilinen, "Türkiye'nin Yol Durumu" başlıklı raporda karayolunun, demiryoluna nazaran daha kolay ve daha ucuz olması nedeniyle önceliğin  karayolu  yapımına verilmesi ve ABD'li müteahhitler aracılığı ile yapılması isteniyordu. Rapor, 9 yılda tamamlanması planlanan bir programa dönüştürüldü. Marshall Yardımı kapsamında, karayolu yapımında harcanmak üzere, ilk iki yıl için Türkiye'ye 5 milyon dolar ayrıldı, yolların yapımı ABD'li müteahhitler tarafından gerçekleştirildi. 

                Ağustos 1948'de ABD 180 P-47 avcı uçağı, 100 AT-6, 127 AT-11 ve 30 A-26 hafif ve ağır bombardıman uçağı teslim etti. 30 Ekim 1948'de THK Gazi Uçak Motor Fabrikası'nın açılışı yapıldı, Genelkurmay'a rağmen Hükümet'in tercih ettiği İngilizlerin De Havilland Gipsy Major pistonlu uçak motorlarının montaj üretimine başlandı.

                 İsrail'e savaş açan, ancak yenilip anlaşma yapmak zorunda kalan Mısır, Ürdün ve Suriye'den ve hatta Pakistan'dan yüklü oranda silah, havan topu ve cephane siparişi alan Nuri Killigil 1949'da bunları göndermeye başladı. BM Güvenlik Konseyi Suriye ve Mısır'a silah ambargosu koydu. 2 Mart 1949'da fabrikada Nuri Killigil ile birlikte 9 memur, 7 usta, 6 hizmetli, 105 işçi ve fabrikanın depolarında Suriye için yapılmış iki bin havan mermisi bulunuyorken, yangın çık­tı ve art arda üç büyük patlama oldu. Patlamalarda Nuri Killigil, 6 itfaiyeci ve 21 fabrika çalışanı hayatını kaybetti. Yahudi işçilerin hepsinin o gün izin almış olduğu söylendi. TBMM'nin patlamayla ilgili yaptığı gizli oturumun tutanakları "devlet sırrı" olduğu gerekçesiyle açıklanmadı. Kolunun yarısı ve ayağının bir parçası bulunabilen Nuri Killigil ile birlikte ölen 15 kişinin kömürleşmiş ceset parçaları 7 Mart 1949'da kılınan cenaze namazı sonrası Edirnekapı Nuri Killigil Fabrikası Şehitliği'nde toprağa verildi. 22 Mart'ta Nuri Paşa'nın cesedinin büyük bir parçası bulundu. İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen cesedin bir parçası için cenaze namazı kılınamayacağını bildirmesi üzerine, ceset parçası 24 Mart'ta dini bir tören yapılmadan, annesinin mezarının yanında toprağa verildi. Protesto gösterileri yapılabileceğinden cenaze namazına izin verilmediği söylendi. 28 Mart 1949'da Türkiye İsrail'i tanıyan ilk Müslüman ülke oldu.

             5 Mayıs 1949'da Avrupa Konseyi kuruldu, Türkiye Ağustos 1949'da Avrupa Konseyi'ne katıldı. Nuri Demirağ 25 Eylül 1949'da İsmet İnönü'ye yazdığı açık mektupta, "İngiliz milleti bunalım geçiriyor, her çeşit vesika usulleriyle yoksunluklara katlanıyor, parasının kıymetini düşürmek mecburiyetinde kalıyor, fakat uçakları için hiçbir fedakarlıktan çekinmiyor. Çünkü: Egemen ve bağımsız yaşamak azmindedir. Siz tersine başkasının yardımına güvenerek memleketi silahsızlandırma yolunu tutuyorsunuz" diyordu. 1949'da Nuri Demirağ Uçak Fabrikası savaş sanayisi statüsünden çıkartıldı, Beşiktaş'taki atölye ve etüt merkezi kamulaştırıldı; ilkokullara seçmeli din dersi konuldu.

            Kahire'de 27 Şubat 1946'da imza edilen antlaşma gereğince temin edilen paraların kullanılmasına dair 27 Aralık 1949 tarihinde imza edilen Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu (Fulbright Komisyonu) Kurulması Hakkındaki Antlaşma'nın 5. maddesi şöyledir: "...Türkiye'de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu, 4'ü TC vatandaşı ve 4'ü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD'nin Türkiye'deki Büyükelçisi, komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir..." 

      1949’da türbeler yeniden ziyarete açıldı. ABD ve NATO’nun Türkiye gibi ülkelerde, "komünizm tehlikesine karşı" uygulamaya koyduğu "dinsel eğitim", yani "eğitimin dinselleştirilmesi" projesi ve bu anlaşmanın etkisiyle Köy Enstitüleri sınırlandırılıp ve etkisizleştirildi. 

        Türkiye 1949'da, Maraş ve Hatay’daki krom madenlerinin yönetimini, Türkiye temsilcisi doğrudan ABD'ye bağlı olan OEEC'ye bıraktı. 1949'dan itibaren THK-15 Uğur adlı eğitim uçağından 84 adet üretildi. Amerikan yardımı kapsamında Türkiye'ye verilen 12 DC-3 Douglas askeri taşıt uçağı 1200 çalışanı bulunan THK Etimesgut Uçak Fabrikası'nda revizyondan geçirilerek yolcu uçağına dönüştürüldü; 1949 yılında bu uçaklardan birkaçının revizyonu THK Etimesgut Uçak Fabrikası'nda yapılmadı ve uçak fabrikası bulunmayan İsrail’e gönderildi. Mart 1950'de Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü tüm mal varlığı ile devredilerek Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü (MKEK) kuruldu; 1940'lı yıllarda dünyanın en kaliteli namlu çeliğini ve namlularını üreten kurumsal altyapı kara, deniz ve hava kuvvetlerine yönelik silah, mühimmat ve yedek malzeme; ilk demiryolu rayı haddeleme, sac ürünleri, nitroselüloz, pirinç malzeme, askeri pil, çelik çekme, TNT, barut, kapsül, elektrik sayaçları üretimi gerçekleştirdi.

            1950 seçim kampanyasında CHP ve Demokrat Parti (DP), Türkiye’nin Amerikan kredilerine ve yabancı sermaye yatırımına ihtiyacı olduğu konusunda hemfikirdi. NATO üyeliği için ilk resmi başvuru CHP iktidarının son günlerinde, 11 Mayıs 1950'de yapıldı, ancak reddedildi. 14 Mayıs 1950 Milletvekili Genel Seçimleri'nde DP iktidar oldu.