Anlayana*
Sinan SEYDİOĞULLARI
* Bu yazı ilk defa 26
Nisan 1996 tarihli Yeni Alanya Gazetesinde yayınlanmıştır.
Yalanı peynir ekmek yapmıyorsanız, rüşvet vermiyor ya da
almıyorsanız ve bu davranışlarınızdan dolayı çektiğiniz acılara
katlanıyorsanız, hiçbir kimsenin korumasına muhtaç değilsinizdir.
Soyguncular takımı kendi ahlaksızlığını, kendi
namussuzluğunu ve üçkağıtçılığını perdelemek için bir taraftan "bana
dokunmayan yılan bin yaşasın", "böyle gelmiş, böyle gider"
eyyamcılığını destekler, bir taraftan da "yangından mal kaçırma"
fırsatçılığını "iş bitiricilik" olarak lanse eder.
"Soyguncular takımı kendisinden güçlü ve üstün
olanın çizmesini öper." Para ile her şeyin elde edilebileceğine, her şeyin
ve herkesin bir fiyatının olduğuna inanmıştır. Onların en çok hoşlandığı tipler
paraya saygılı ve aynı zamanda avanak olanlardır.
"Güneş'te titreyip, gölgede terleyen" bir
yaratılışa sahip değilseniz, bu kuralı sizin için de uygulamak isterler.
Soyguncular takımı küstahtır. İşlerine gelmeyene,
"ya bu deveyi güdersin, ya da bu diyardan gidersin" derler.
Zorbalığa karşı gelen, gerçeği kuvvet yapan insanlar, bu
devenin önüne bir eşek düşmedikçe, bir tarafa gitmeyeceğini iyi bilirler. Ama
ne bu deveyi güderler ne de bu diyardan giderler.
Çünkü cezalıdırlar. Cezaları, o eşekleri gütmektir.
İsmet İnönü'nün dediği gibi, "Bir memlekette namus
erbabı, namussuzlar kadar cesaretli olmadıkça, o memlekette kurtuluş çaresi
yoktur."
Ancak önünüze sayısız engeller çıkartabilirler, iftira
atabilirler.
Bu durumlarda Mevlana'yı hatırlamalısınız:
"Köpeklerin dudakları değdi diye deniz kirlenmez."