10 Ağustos 2021 Salı

Anlayana* Sinan SEYDİOĞULLARI

                                                Anlayana*

  Sinan SEYDİOĞULLARI

* Bu yazı ilk defa 26 Nisan 1996 tarihli Yeni Alanya Gazetesinde yayınlanmıştır.

            "Yanlışı savunanın, yalan söyleyenin alçak sesle konuşması ve kibarlığı seçmesi için yeterince nedeni vardır. Ancak hakkı, hukuku kendinden yana hissedenin sert çıkması gerekir."

            Yalanı peynir ekmek yapmıyorsanız, rüşvet vermiyor ya da almıyorsanız ve bu davranışlarınızdan dolayı çektiğiniz acılara katlanıyorsanız, hiçbir kimsenin korumasına muhtaç değilsinizdir.

            Soyguncular takımı kendi ahlaksızlığını, kendi namussuzluğunu ve üçkağıtçılığını perdelemek için bir taraftan "bana dokunmayan yılan bin yaşasın", "böyle gelmiş, böyle gider" eyyamcılığını destekler, bir taraftan da "yangından mal kaçırma" fırsatçılığını "iş bitiricilik" olarak lanse eder.

            "Soyguncular takımı kendisinden güçlü ve üstün olanın çizmesini öper." Para ile her şeyin elde edilebileceğine, her şeyin ve herkesin bir fiyatının olduğuna inanmıştır. Onların en çok hoşlandığı tipler paraya saygılı ve aynı zamanda avanak olanlardır.

            "Güneş'te titreyip, gölgede terleyen" bir yaratılışa sahip değilseniz, bu kuralı sizin için de uygulamak isterler.

            Soyguncular takımı küstahtır. İşlerine gelmeyene, "ya bu deveyi güdersin, ya da bu diyardan gidersin" derler.

            Zorbalığa karşı gelen, gerçeği kuvvet yapan insanlar, bu devenin önüne bir eşek düşmedikçe, bir tarafa gitmeyeceğini iyi bilirler. Ama ne bu deveyi güderler ne de bu diyardan giderler.

            Çünkü cezalıdırlar. Cezaları, o eşekleri gütmektir.

            İsmet İnönü'nün dediği gibi, "Bir memlekette namus erbabı, namussuzlar kadar cesaretli olmadıkça, o memlekette kurtuluş çaresi yoktur."

            Ancak önünüze sayısız engeller çıkartabilirler, iftira atabilirler.

            Bu durumlarda Mevlana'yı hatırlamalısınız: "Köpeklerin dudakları değdi diye deniz kirlenmez."