19 Haziran 2024 Çarşamba

Alfred Bielinski Sinan SEYDİOĞULLARI

 


"Osmanlıların büyük nimetlerini gören bir Polonyalının oğlu olarak, kendimi Türk halkına karşı borçlu ve onun bir yandaşı olarak görüyorum ve kaderimin onun kaderiyle bir olduğu kanaatindeyim" Ahmet Rüstem

                                             


                                                        Alfred Bielinski                                                                                                                                                                                         Sinan SEYDİOĞULLARI

                                                  

             Midilli'de doğan ve babası bir Polonya göçmeni, annesi ise bir İngiliz olan Ahmet Rüstem'in (1862-1935) asıl adı Alfred Bielinski'ydi. 

        Washington Büyükelçisi iken, Türklerin Ermenileri katlettiğiyle ilgili iddiaların Amerikan basınında sıkça yer alması üzerine, 8 Eylül 1914 tarihli The Evening Star Gazetesi'ne şöyle bir demeç verdi: 

         "Gazetelere göre Büyük Britanya, Fransa'nın yolunu takip ederek Birleşik Devletler'in gözü önüne Türkiye'deki Hristiyanların katliamı hayalini ortaya koyarak onları tahrik etmiş ve Türk limanlarına harp gemileri göndermesini Amerika Birleşik Devletleri'nden talep etmek bahanesiyle hakikate tam ehemmiyet vermeyerek geleceğin bu korkunç resmini yapmıştır. Türkiye'de bir katliam olduğunu maalesef inkar edemem. Müslümanlar elinde eziyet çeken kurbanlar Hristiyanlar olmayıp Ermeniler ve Marunilerdir. Fakat hakim ırka ve hükümetin yüzüne karşı İngiltere, Rusya ve Fransa'nın desteğini gördüklerini açıkça söyleyerek siyasi fesatçılar gibi Osmanlı Devleti'ni zayıflatmak için birleştiler. Masum bir ırka karşı dünyanın gözü önüne sadece bir değil yirmi program seren Rusya; memleketinin özgürlüğü için döğüşen Cezayirlileri mağaralara doldurup dumanla öldüren sonradan büyük eserleri 'Commune' yüzünden sevinç duyan Fransa, (Hint isyanındaki asileri) cezalandırmak için hepsini kurşunlayan İngiltere, aynı tahrikler karşısında kalsa ne yapardı? 

        Birçok gazetenin bu işte İngiltere ve Fransa'nın tarafını tutmasından beri, kendimi, şunu söylemeye yetkili buluyorum ki Amerika Birleşik Devletleri'nde her gün vuku bulan linçleme düşüncesi ve Filipinlerdeki Water Cure denilen işkence hatıraları Türkiye'ye hücumda onu ihtiyatlı yapmalı idi. Çünkü İtalya'nın iktisadi rekabeti veyahut Filipinlilerin katledilmesi ve hatta zencilerin tecavüzü ile mukayese edilirse, onun tahrik neticesinde yaptığı vahşilik hiç kalır. Hakikatte hiç vuku bulmayan bir şeyi sadece münakaşanın hatırı için olduğunu farz edelim. Zencilerin, Amerika Birleşik Devletleri'nin istilasını kolaylaştırmak için Japonlarla gizli antlaşmalarla birleştiği keşfolunsa, onlardan kaç tanesi bu hikayeyi anlatmak için hayatta bırakılacaktı?"

            Bu demecin bir gün sonrasında Osmanlı Devleti tek taraflı olarak kapitülasyon­ları kaldırdı. Ahmet Rüstem'e ilk tepki ABD Başkanı Wilson'dan geldi ve sözlerini geri alıp özür dilememesi durumunda Amerika'dan çıkartılması gerektiğini bildirdi. 

        Ahmet Rüstem, 12 Eylül tarihli yazısında sözlerini geri almayacağını bildirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı özür konusunda ısrar etti. Özür dilemeyi reddeden ve İstanbul'a dönen Ahmet Rüstem şunları söyledi: 

        "1848'de Macaristan'da, Avusturya'ya karşı başarısızlıkla neticelenen ayaklanma ve devrimin ardından Türkiye'ye sığınıp Türk Devleti'nin hizmetine giren, Osmanlıların büyük nimetlerini gören bir Polonyalının oğlu olarak, kendimi Türk halkına karşı borçlu ve onun bir yandaşı olarak görüyorum ve kaderimin onun kaderiyle bir olduğu kanaatindeyim. Bu duygularım, aynı zamanda, ailemize ve bana karşı onların davranışlarının bir sonucu olduğu kadar, bu halkın çok sayıda üstün niteliklerinin bizde uyandırdığı sevgi, saygı ve hayranlığın bir sonucudur."