Kur'an'ın Din Tipolojisi Prof. Dr. Niyazi KAHVECİ
9 Şubat 2018 - Kategori: Felsefi
ve Bilimsel Analiz
“Dinadamı ile ibadet yaptırdığı sürece Diyanet, şeyhlere insan kaynağı yetiştirecektir.”
“Bugün Türkiye’de dine, alim değil, avam egemendir.”
KURAN’IN DİN TİPOLOJİSİ
“Serseme çevrilmiş özneleri aydınlatmak için gerekli
olan tek şey, gerçekliği anlama biçimlerinin nasıl çarpıtılmış olduğunu onlara
göstermektir.” Zizek
Akıl çapının binlerce yıllık gelişmesinin
sonucu olarak insanlık, 18. asırdan sonra her alanda tamamen yeni faza
geçmiştir. Bu gerçek ve insanlığın ilerlemeci olduğu gerçeği varken eski
anlayışlarla çağımızda ve bundan sonra varlığı sürdürmek imkansızdır. Bu
nedenle çağımızın konseptlerini bir bütün olarak öğrenmek şarttır. Çünkü
çağımızın konseptleri belli bir fikir temeli üzerinde birbirleriyle bütüncül
tutarlılık arz ederler. Dolayısıyla bu bütünü anlamak gerekir. Bu değişimlerden
dinler de payını almıştır. Çağımızda, diğer gelişmelerle tutarlı bir şekilde
yeni din tipi üretilmiştir. Bu dinin adı kişisel dindir.
Bu yazımızda Kuran’ın din tipinin ne
olduğunu tespit etmeye çalışacağız. Fakat bunu anlayabilmek için geleneksel ve
çağdaş din tipinin ne olduğunu özetlemek gerekir.
GELENEKSEL DİN TİPİ
KURUMSAL DİN (INSTITUTIONAL RELIGION)
Sosyal
Antropolojinin tespitine göre kurumsal din sistemi ilk olarak MÖ. üç binlerde
Sümerlerle başlamıştır. Dinin kurumsallaştırılması toplumu organize ederek
kullanmak ve sömürmek düşüncesi üzerine kuruludur. Nitekim Sümer din adamları
dini kurumsallaştırmış ve toplu işler yaptırarak toplumu kullanmışlardır. Fakat
bu kullanma sosyal, ekonomik hatta bilimsel sistemler üretilmesine yaramıştır.
Organize ve kurumsal dinler geleneksel din sistemidir. Bu sistem, krallıkla
birlikte var olmuştur. Bu sistem, beş bin yıl sürmüş ve çağımız insan düşünme
düzeyiyle aşılmıştır.
“Kurumsal dinler, tanrıcık krallar üretirler.”
Kurumsal Dinin Unsurları
Kurumsal dinin iki unsuru vardır: Biri,
dinin belli bir kurum tarafından tekdüze belirlenmesidir. Diğeri ise, bir
din organizasyonunun bulunmasıdır. Bu organizasyon; dinin ritüellerini dinadamı
yönetiminde, mabette ve toplu ayinlerle uygular. Kurumsal din, bir bakıma sivil
değil, resmi dindir. Resmi organize din sisteminin bulunduğu yerde özel din
organizasyonlarının varlığı kaçınılmazdır.
ÇAĞDAŞ DİN TİPİ
Kişisel Din
Kurumsal dinin alternatifi kişisel
dindir. Çağımızda din, artık kişisel olmuştur. İnsanlığın, kurumsal dini aşıp
kişisel dine geçmesi, Protestanlık hareketiyle başarılmıştır.
Protestanlık
Protestanlık; 16. yüzyılda filozoflar
Martin Luther ve Jean Calvin’in öncülüğünde başlamıştır. Sonucunu Batı’da 18.
asırdan itibaren ruhban sınıfı karşıtlığı (anti-klerikalizm) hareketi ile
doğurmuştur. Katolik Kilisesi kurumunu ve başdinadamı Papa’nın otoritesini yok
etmek için girişilen bir harekettir. Yerleşmiş dini protesto etmişlerdir.
Protestanlık, dini temelde kişisel akli yani zihinsel bir mesele olarak görür.
Dini, kişisel düzeyde yaşamadır. Kişilerin, papazlara ihtiyaç duymaksızın kendi
başlarına dini yaşamaları ve tanrılarıyla doğrudan bağ kurmaları hareketidir. Din
adamlığını ve Tanrı aracılığını ortadan kaldırır. Protestanlık bir özcülük
hareketidir. Özcü din, religiare yani Tanrı ile kişisel bağ kurmaktır.
KURAN’IN DİN TİPOLOJİSİ
Din Fenomenolojisi
Kuran’ın din tipinin çağımıza uyumlu
olup olmadığını tespit etmeye çalışacağız. Tespitimizi din fenomenolojisi
felsefesini kullanarak yapacağız. Din fenomenolojisinin amacı; dinin tabiatını
anlamaktır. Bir dinin dışarı vurulan görüngülerinden ya da fenomenlerinden iç
anlamına yani numenine nüfuz etmeyi ve dolayısıyla onun özünü kavramayı ifade
eder.
Dinadamı Kurumu
Organize ve kurumsal dinin olmazsa olmaz
şartı, dini ve ibadetleri tanrı aracılısı olan dinadamının yönetmesidir.
Kuran, kurumsal dini yıkmaya önce Semitik kurumsal dinlerde bulunan
dinadamlığını kaldırmakla başlamıştır. Kuran’ın bunu kaldırmasının bir nedeni
onun, Allah’ın sistemi olmamasıdır: “Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı
gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve
merhamet duygusu koyduk. İcat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz
kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi.
Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere ücretlerini
verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.” Hadid, 27. Bir diğer
nedeni, dinadamlarının dini, kişisel çıkarlarına alet ederek halkı
sömürmeleridir: “Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu,
insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan
alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda
harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele.” Tevbe, 34.
DİNADAMININ YETKİLERİ
Vaftiz ve Aforoz
Dinadamının yetkilerinden biri kişileri
dine almak ve dinden çıkarmaktır. Hıristiyanlık ve Yahudilikte dine girmek
kişinin iradesi ile gerçekleşmez. Bireysel iman ancak dinî otoritenin onayı ile
meşruluk kazanır. Papaz vaftiz yaparak onay vermeden Hristiyanlığa girilemez.
Bu dinlerde yetkili dini şahsiyetler veya meclisler, kişi istemese dahi, ona
dinden atma cezası olan aforoz uygular. Yahudilikte de “herem”
adı verilen sistemle kişi, cemaatten ihraç edilir.
Kuran, dine girmek ve dinden çıkarmak
yetkisini, peygamber dahil hiç kimseye vermemiştir. İman etmek ve imandan
dönmek tamamen kişinin özgür iradesine bırakılmıştır. Bu nedenle inanma ve
dinden çıkma ayetleri, doğrudan kişilerin kendilerine hitap ederler.
Günah Çıkarmak
Hristiyanlık’ta dinadamının,
günahkarların günahlarını çıkarma yetkisi vardır. Kuran Peygamber dahil hiç
kimseye başkasının günahını çıkarma ve bağışlama yetkisi vermemiştir. Kişi,
kendisi tövbe ederek günahlarının Allah tarafından bağışlanmasını talep eder.
Tövbe etme ile ilgili ayetler, bireyin kendisine hitap ederler.
İbadetleri Yönetmek
Dinadamlarının icra ettikleri
görevlerden bir diğeri, insanların ibadetlerini yönetmektir. Kuran bu konuda da
dinadamlığı sınıfını kaldırır. Bütün ibadetlerin kişiler tarafından ifa
edilmelerini ister. Mesela namaz adı verilen “salat” ibadetini, kişilere hitap
ederek, “ifa edin” diyor, dinadamının önderliğinde ifa edin demiyor. Namazları
Peygamberin kendisi kıldırmasına rağmen, imamın arkasında namaz kılmayı farz
yapmamıştır.
Peygamber, kendisi kıldırmasına ve
hutbeyi okumasına rağmen Cumayı dahi kendi yönetiminde ifa etmeyi farz yapmadı.
Kurbanları din adamlarının nezaretinde kesin demiyor, kendiniz kesin diyor.
Haccın ifasını kişilere bırakıyor, din adamı nezaretinde ifa edin demiyor.
Dinadamlığı sınıfını kaldırmak demek,
Allah ile insan arasında aracısız bir din getirmek demektir. Kişinin tanrısıyla
doğrudan bağ kurmasını istemektir. Kuran, dinin dinadamlığı ya da ruhban
sınıfının egemenliğinde olmadığı, ritüellerin onların yönetiminde yapılmadığı
bir din inşa etmektedir.
Üfürükçü, büyücü, kahin, rahip, veli ve
şeyh gibi Tanrı aracısı dini otorite tipolojileri üretmek ilkel insanın bir
işlevi idi. Kuran aklı, bunları irrasyonel gördüğünden peygamberini dahi dini
otorite yapmak istemez. Peygamberin kendisi dahi dinadamı sıfatını almak
istememiştir.
Mabet
Tanrı’yı Bir Mekana İndirgemek
Organize
ve kurumsal dinin olmazsa olmaz şartı, ibadetlerin ifa edildiği mabetlerin
varlığıdır. İbadeti mabette yapmak, evrensel olan Tanrı’yı dünyasal küçücük bir
mekana indirgemektir ki bu durum, bir teolojik aporiya (çıkmaz)dır.
Mabet yapmak Yahudilik ve Hristiyanlığın
emridir. Kuran, ibadet yapılan yer anlamına gelen “mabet” ve insanları toplayan
yer anlamındaki “cami” kelimelerini kullanmaz. Sadece Allah’a secde edilen yer
anlamındaki “mescit” kavramını kullanır. Fakat “mescit inşa edin” şeklinde emir
içeren bir tane dahi ayet yoktur. Peygamber dahi kendi döneminde sadece bir
tane mescit inşa etmiştir. Bu mescidi, ibadet yapmak yeri değil, toplumunu
oluşturma, öğretme, yönetme merkezi ve kendi evi olarak inşa etmiştir.
“Kuran, mabetçi ve tapınak din tipine karşıdır.”
Bu açılardan bakınca; “İlk dinsel Protestanlık hareketi,
Kuran’dır.”
Laik Peygamber
Sistemleri değiştirmek için, sistemi
bilmek ama sistemin içinden gelmemiş ve sistemle formatlanmamış olmak gerekir.
Nitekim Protestanlığı, dinadamları değil, filozoflar üretmişlerdir. Kuran’ın da
bu Protestanlık hareketini doğurmasının en önemli nedeni, ayetlerin söylediğine
göre; peygamberinin müesses kurumsal dinin dışından gelmesidir. Peygamber,
değiştirmek istediği din tipinin bir dinadamı hatta mensubu değildi, yani laik
bir kişi idi. Kuran, Hz. peygamberin bu durumunu belirtmek için şöyle der: “İşte
sana da, emrimizle, bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin.
Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola
eriştireceğimiz bir nur yaptık.” Şura, 52. “Seni dalalette bulup hidayete
erdirdi.” Duha, 6. Kuran’ın din tipine bakıldığında hidayetin, kurumsal olmayan
din olduğu ortaya çıkmaktadır.
“Hz. Muhammed’in en büyük başarısı, laik bir kişi
olarak, dinsel bir makam olan peygamberliği elde etmesidir.”
TÜRKİYE’NİN DİN TİPİ
Oksimoron, Antinomik
Türkiye, yazılı yasalarda çağdaşlık ve
uygulamada geleneksel çağdışılıktan oluşan bir oksimoron ve antinomik karma din
tipine sahiptir. Böylece yasalarında dini kişisel bir mesele almasına rağmen
kurumsal din uygulamaktadır. Bu din tipi, Kuran’ınkine zıttır.
Türkiye bugün, Kuran’ın beş yüz yıl önce
ve Protestanlığın çağımızda kaldırdığı Ortodoksluğun ve Katolikliğin kurumsal
din anlayışındadır. Her tarafı mabetle ve bu mabetleri din adamlarıyla
doldurmaktadır. İslam’ı, Yahudileştirme ve Hristiyanlaştırmaktadır.
Dinadamlığı üretmek demek, peygamber
replikası üretmek demektir. Çünkü başkalarına ibadet önderliğini sadece
peygamber yapabilir. Peygamberden başkası bu göreve hangi cesaretle ve yetkiyle
soyunabilir? Dinadamlığının ürettiği peygamber replikalığı, peygamber
fotokopisi olan şeyhleri üretecektir.
“Dinadamı üretmek, peygamber replikası üretme
teşebbüsüdür.”
Kuran’dan mesnet bulunamadığı için mabet
ve dinadamlığı konularında bir sürü hadis üretilmiştir. Hadis Usulüne göre;
Kuran’da bulunmayan bir konu ile ilgili bütün hadisler uydurma olmak
zorundadır. Peki insanlar neden Kuran’a değil de hadislere itibar ederler?
Menfaatlerine geldiği ve dini sömürmek içindir. İnsanlar önce menfaatlerine
uygun olan konuyu üretirler sonra ona dinden mesnet uydururlar. Menfaatlerine
gelmeyen ne Kuran ayeti ne de Peygamber hadisini dinlerler. Kendilerini dine
değil, dini kendilerine uydururlar.
“Kendilerini dine değil, dini kendilerine uyduranlar,
dindar değil, dinsel kişilerdir.”
“Dinsel kişi, yedi kocalı Hürmüz karakterinde olur.”
Türkiye bugün, Kuran’da bulunmayan, daha
sonraları gelip Müslüman olan ama Kuran’ın akıl çapına ulaşamayanların,
ortaçağdaki Yahudilik ve Hristiyanlığın uygulamalarına öykünerek ürettikleri
din tipini uygulamaktadır. Din görevlisi adı altında dinadamı sınıfı
üretmiştir. Üstelik onu toplumdan kaportasal ayrıştırmak amacıyla ona “sünnet
düğünü” kostümüne benzeyen şatafatlı üniforma uydurmuştur. Günümüz Yahudiliği
ve Hristiyanlığı, bu uygulamaları teoloji çöplüğüne atmıştır. Türkiye, bu
haliyle insanlığın çizgisini binlerce yıl geriden izlediğini göstermektedir.
“Türkiye bugün, insanlığın çağımızda teoloji çöplüğüne
attığı teolojik malzeme ile dinini anlamakta ve yaşamaktadır.”
Türkiye’de İlahiyat
Türkiye’de ilahiyat profesörü
dinadamlığı yapmaktadır. Profesörler VİP cenaze imamlığı yapıyorlar, hac ve
umre turları düzenliyorlar. Tanrıyı ve dini, insanlığın çağımızın ulaştığı
düşünsel düzeyde değil, avam düzeyiyle algılıyorlar. Şu anda Türkiye’nin avam
düzeyini kafa düzeyine çıkarmakla sorumlu ilahiyat profesörlüğü, bu
sorumluluğunu ifa edememeyi, dini, avam düzeyinde, ağızla ifa edilen “oral
terennümler” yaparak örtbas ediyor. Halbuki onun görevi, “moral teoriler”
üreterek avam düzeyini çağdaşlaştırmaktır.
“Dinsel toplumları çağdaşlaştıranlar, mevcut din
anlayışını aşmış din alimleridir.”
İlahiyat akademiyası teolojik
teorisyenlik yapması gerekirken, din pratisyenliği ve teknisyenliği
yapmaktadır. Ortaya bir tane özgün düşünsel teolojik kuram koyamıyor.
Avam düzeyinin peşinden gidiyor. Ülkedeki elli yıllık ilahiyat eğitimi onu,
avam din düzeyinden ileri götüremiyor. Bu konunun zerinde durulmalıdır.
“Bugün Türkiye’de dine, alim değil, avam egemendir.”
SONUÇ
Sistem
Sistemde parça-bütün ilişkisi vardır.
Bütün olan üst sistemi, parçalar olan alt sistemler oluşturur. Parçaların
durumu bütünü etkileyecektir. Alt sistemlerin birindeki bir parçanın değişimi,
o alt sistemi bütünüyle değiştirir. Bir alt sistemin değişmesi, diğer alt
sistemleri ve neticede üst sistemi değiştirir. Şimdi Türkiye, bütün alt ve üst
sistemleri çağımıza göre değişmiş olmasına rağmen hala din gibi bazı alt
sistemleri eski halinde sürdürmeye çalışmaktadır. Bu durum çelişki (antinomi)yi
ve açmaz (aporia)ı doğurmaktadır.
Dinadamlığı ve Şeyhlik
İnsanlara din diye aşılanan ruhsal
Tanrısallığı dinadamları karşılayamaz. Çünkü dini önderlerin majik ve dini
güçlere sahip olmaları gerektiğine inanılır. Dinadamının ya da din görevlisinin
böyle güçleri yoktur. Dolayısıyla geleneksel dinadamlığına alıştırılan
insanlar, bu majik güçlere sahip karizmatik kişiler (homo religious) ararlar. Bu kişiler, şeyhlerden başkası
olamayacaktır. Nitekim Türkiye’de dinadamlığı sistemine geçildikten sonra
şeyhlik artmıştır.
“Dinadamı ile ibadet yaptırdığı sürece Diyanet,
şeyhlere insan kaynağı yetiştirecektir.”
Toplumların, dinsel karizmatik
kişilikler aramalarının nedeni, felsefi ve bilimsel karizmatik şahsiyetler
üretememeleridir. Toplumlar, her zaman karizmatik öncülere ihtiyaç duyarlar.
Şeyhliği önlemenin tek yolu, dinadamlığı sistemini kaldırmak ve kişiyi, birey
olup Tanrısıyla kendi başına bağ kurabilmesini sağlayacak düşünsel düzeye
ulaştırmaktır. Toplumsal akıl çapı geleneksel düşük rem ve bit ölçüsünde
bırakıldığı sürece, şeyhlik önlenemeyecektir.
“Şeyhliği önlemenin tek yolu, toplumsal aklın çapını
çağdaş güncelleştirmektir.”
İnsanlık tarihinde dinadamlığı ve
şeyhlik, insanın, “birey” olmadığı devirlerde üretilmiştir. Çağımızda insanlık
birey aşamasına geçince bunları sonlandırmıştır.
Dinadamlığının Demokrasiye Kötülüğü
Dinadamlığının en büyük kötülüğü,
Tanrısıyla bağ kurmasında kişiye hiç öznelik bırakmayacak ölçüde kişinin öznel
dünyasına tecavüz etmesidir. Dinadamının önderliğinde ibadet yapması durumda
ibadet yapan kişinin ne bireyliği ne de özneliği kalır ve o, merkezsiz simgesel
otomat bir varlık olur ve o gerçek değil, simgesel ibadet yapar. Fakat
Tanrılar, özne olmayan insanların ibadetlerine değer vermezler. Kişisel
özneliğe dayalı olan demokrasiye doğuracağı en kötü sonuç, öznelleşmeyen
insanlar nedeniyle onun uygulanamamasıdır.
“Kuran; hukuku dayatır, ahlakı tavsiye eder, dini
kişilere bırakır.”
Çağdaş Din ve Atatürk
Çağımız İslam dünyasında çağdaş din
anlayışına geçiş teşebbüsünü yapan ilk kişi Atatürk’tür. Bu nedenle çağımızda
Müslümanların, çağdaş insanlık çizgisinde var olduklarını gösterebilecekleri
tek aktör Atatürk’tür. Onun, kurumsal din örgütü olarak görülen Diyanet
teşkilatını kurması, kurumsal din tipine inandığından değil, bir “sosyolojik
gerçeklik” olarak toplumsal yapının gerektirmesi nedeniyledir.
“Dinsel toplumlarda yöneticiler, dinin kurumsal
olmasını severler.”
Kuran’ın din tipi çağımıza uyumludur.
Onu çağdışı uygulanmasındaki sorun, Kuran’da değil, onu algılayanlarının akıl
çapının çağımız öncesi ölçekte kalmasındadır.
“İnançlar, hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha
tehlikelidir.” Nietzche