Taşkent
ve Taşkent
“Güzeller Diyarı”
“Taşkent’e birlikte yolculuk
yaptığım kayınpederim
merhum Mehmet Taşdemir’in anısına”
Sinan SEYDİOĞULLARI
Yazı, Harita ve Fotoğraflar
Tarihi kaynaklarda, Orta Asya’dan
genellikle Türkistan diye söz edilir. Özbeklere ise dağlı denir. Özbek, kendi
kendine beg (bey) demektir. Devlet otoritesine karşı gelen ve “öyle ise biz
kendi kendimize bir bey seçeriz” deyip ayrılan Türk halklarına Özbek adı
verilmiştir.
Türkler ve Kuzey kavimleri
Yafes’in soyundan gelirler. Tarihte bütün güzellerin Nuh peygamberin oğlu
Yafes’in soyundan geldiği söylenir. Orta Asya’da, “Semerkant’ın güzelleri
Buhara’nınkilerden, Taşkent’in güzelleri de Semerkant’ın güzellerinden daha
güzeldir” derler. Bu Taşkent, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden biri olan
Özbekistan’ın başkentidir. Önemli ticaret yollarının üzerinde bulunan Taşkent,
2,5 milyonluk nüfusuyla Orta Asya’nın en büyük kentidir. Buhara ve Semerkant,
Özbekistan’ın diğer önemli kentlerindendir. Bu üç kent tarih boyunca bilim
merkezleri olmuştur. Orta Asya’daki medreselerde yetişen Horasan erenleri ya da
pirleri Anadolu’ya göç eden Türk boylarına reislik yapmışlar, Anadolu’nun Türkleştirilip
İslamlaştırılmasında önemli rol oynamışlardır.
Anadolu’ya göç eden Türkmen ve
Avşarların bir kısmı 1225-1250 yılları arasında, başlarında pirleri olduğu
hadle şimdiki Taşkent civarına yerleştirilmiş ve başlarındaki pirlerinden dolayı
buraya Pirlonda, daha sonra da Pirlerkondu denilmiştir.
Dönem Sultan Alaeddin Keykubad’ın
iktidarda olduğu dönemdir. Hikaye bu ya, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin
Keykubad (1192-1237) ile Alaiye (Alanya) Beyi arasında oluşan sınır anlaşmazlığını
çözmek için elçiler şöyle bir anlaşmaya varır: Her iki kumandan da saraylarından,
horoz ötümü vaktinde yola çıkacaklar ve karşılaştıkları yer sınır olacaktır.
Gerek Selçuklu hükümdarı gerek Alanya Beyi birer elçilerini tam horoz ötümünde
yola çıkılmasını kontrol etmek için karşılıklı olarak görevlendirirler.
Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’ın mihmandarı horozun erken ötmesini
sağlamak için akşamdan horoza baharatlı ve acılı yiyecekler yedirir. Durum
böyle olunca, horozu erkenden öten Alaeddin Keykubad alacakaranlıkta atlar
atına düşer yola. Yağız at rüzgar misali bayırlar, tepeler aşar, yollar
dürülür. Bir hayli yol alır. Sultan kan ter içinde kalır. Susuzluktan dudakları
çatlamış, boğazı kurumuş haldedir. Bir yamaçta şırıl şırıl çağlayan bir pınar
görür. Atını mahmuzlar varır pınar başına. Bir de ne görsün, bir dağ güzeli
testisini doldurmakta…
Sultan, “Bir su ver bacım” der.
Kadın kim olduğunu bilmediği, kan ter içindeki yolcuyu şöyle bir süzer ve kalaylı,
pırıl pırıl tasını doldurur. Sonra pınarı gölgeleyen çam dallarından bir tutam
yaprak koparır, su dolu tasa serper ve öylece Sultan’a uzatır. Sultan tası
alır, ama içindeki yapraklara bir anlam veremez. Suyu döker, tası geri uzatır.
Güzel kadın tası buz gibi suyla doldurur, çam yapraklarını üzerine yine serper
ve verir. Sultan kadına, “Niçin bu çam yapraklarını suyun üzerine serpiyorsun”
diye sorar. “Yiğidim; hava sıcak, siz de terlisiniz. Çam yaprağı suya koku
verir, hem siz birdenbire değil de süze süze içeceğiniz için soğuk su size dokunmaz”
der. Sultan suyu kana kana içer ve kadına, “Adını bağışla bacım” der. Kadın
başını öne eğer, utangaç bir tavırla, “Adım başkasına bağışlandı, sen kusurumu
bana bağışla” der. Sultan, “Burası neresidir?” diye sorar. Kadın, “Pirlerkondu
derler buraya. Köyümüz, şu yamacın ötesindedir” diye cevaplar. Alaeddin
Keykubad, “Ben Anadolu sultanıyım. Dile benden ne dilersin” der. Dağ güzeli
Yağız atın üzerinde heybetle duran bahadırın sultan olduğunu anlayınca şaşırır.
Yerinden fırlar, atının gümüş üzengilerini öper. “Sultanım sağlığını dilerim”
der. Alaeddin Keykubad ısrar edince, dileğini söyler: “Biz İçel’in pamuğunu
eğirir, iplik yapar, bez dokur, pazarda satar, geçimimizi sağlarız. Bezlerimize
damga vururlar. Bir top bezden tam üç akçe vergi alırlar. Ferman buyurun da
almasınlar.” Alaeddin Keykubad, “Dileğin olacak, benim de niyazım odur ki;
çamlarınız kurumasın, güzeliniz farımasın (güzelliğinden bir şey kaybetmesin),
suyunuz ılımasın, bezinizden öşür akçe alınmasın” der. Bu iyi dileklerin sahibinin
bir aksakal ya da bir pir olduğu da söylenir.
Taşkent’e adı çok sonraları,
1930’da verilir. Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarına
yurtluk yapmış olan Torosların orta yerindeki Taşkent’te Çıbankayası Hitit
kabartmaları, Karıcık-Kale, Dikmeninboyu, Anacak, Taşdibi, Asar, Örencik,
Avuzeli, Moğollar gibi örenyerleri bulunur. Avuzeli, Gaziantep’in Oğuzeli
ilçesinden gelip buraya yerleşenlerin verdiği isimdir. Taşkent’te kışlar soğuk
ve karlı, yazlar ılık ve kurak geçer. Konya iline bağlı olan kent, 1620 metre rakımlı olup
16 bin civarında bir nüfusa sahiptir. Alanya’dan Taşkent’e 110 kilometrelik bir
yolla; Mahmutlar, Kuşyuvası Geçidi, Karapınar, Çayarası, Sarıveliler Yol
Ayrımı, Cırlasun Köprüsü, Doğancı ve Çukuryurt Geçidi üzerinden ulaşılır.
Katran ve ceviz ağaçlarıyla da ünlü Taşkent’te bir de Tabiat Anıtı vardır.
Balcılar beldesindeki Ağıl Ardıç Ağacı Tabiat Anıtı 1000 yaşındadır. Taşkent’in
suyu boldur. Mihrap, Keleş Ali ve Fakı pınarları, Sultanpınarı, Ballar ve Emirler
çeşmeleri, Yeşil Vadi, Birağızlıca, Tatar Teknesi, Sıvat, Beyoluğu, Borbaşı,
Borkoyağı, Sülümen, Damla, Soğukpınar gibi piknik ve dinlenme yerleri ve
Yılancı Kayası Mağarası Taşkent’in doğal güzellikleri arasında yer alır.
Evliyalarıyla ünlü Taşkent’te
Damla, Belen Dedesi (Çıban Ardıcı), Erenler, Arap Hoca, Süt Dedesi, Uzun Şıh
Dedesi, Hacı Abdul Baki Hoca ve Mehmet Efendi türbeleri bulunur. Sultanpınarı Çeşmesi’nin
yanından başlayan dik merdivenlerle Erenler Tepesi’ne çıkmak niyetindeyseniz,
nefesinize ve dizlerinizin bağlarına güveniyor olmalısınız. Boğaz, Çibi ve
İmirzalar köprüleri, tarihi mezarlık ve Uzun Şıh Camii görülmeye değer Türk
eserleridir. Büyük Camii olarak da bilinen Uzun Şıh Camii, Taşkent ilçe
merkezinde bulunur. 1517 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim
(1470-1520) doğu seferine çıkmak üzereyken, ününü duyduğu Taşkentli medrese
hocası Uzun Şıh’ı yanına çağırtır ve bu sefer hakkında ne düşündüğünü sorar.
Uzun Şıh, “Padişahım, akşamın işini sabaha bırakma” diye yanıt verir. Çıktığı
seferde, yaptığı ani baskınlarla savaşlar kazanan Sultan, dönüşünde Uzun Şıh’a
bizzat verdiği parayla bu camiyi yaptırır. Taşkent merkezinde bulunan, tek
minareli ve 300 m²
taban alanlı cami ahşap direkleri, ağaç süslemeleri ve kalem işçiliğiyle
ünlüdür.
Yaşamın anlamının tarihte,
güzelin gizeminin ise doğada bulunduğu söylenir. Türkistan ya da Türkiye fark
etmiyor.