Anadolu
İnsanlık
tarihi içten çürümeyi ve soysuzlaşmayı geç fark eden toplumların acı sonlarıyla
dolu. Hele üzerinde yaşadığımız Anadolu, ahmaklığı kaldıramayacak kadar hassas
bir coğrafya.
Sinan
SEYDİOĞULLARI
*Bu yazı ilk defa, 22
Ekim 2001 tarihli Yeni Alanya Gazetesinde yayınlanmıştır.
Yeryüzünün
bilinen en eski yerleşim ve tarımsal üretim yeri olan Anadolu, göçebe
kabilelerin ve kolonici toplulukların sayısız akınına uğramış, çeşitli
devletlerin yükseliş ve çöküşlerine sahne olmuştur.
Anadolu'nun
son büyük Asur Kralı Asurbanipal'in (MÖ 668-627) kurduğu İngira/Ankhiale
kentinin günümüze ulaşan tek kalıntısının kralın mezar anıtına ait, Mersin'in 3
km doğusundaki bir taş olduğu söylenir. Bir zamanlar üzerinde kralın taştan
oyulmuş, parmağını şıklatan halde bir figürü bulunan mezar anıtında yazılanlar şöyle
imiş: "Ey yabancı! Ye, iç, eğlen!
Çünkü insana bunlardan başka kalan şeylerin şu kadar bile değeri yoktur." (1)

Beceriksiz
ve kötü yönetimler, sistemin bütün enstrümanlarını kötülükte çığır açan
insanların hizmetine sunmuş; ahlaksızlığı teşvik ederken, yüksek erdemliliği
yermiş, zaman zaman da onun amansız bir düşmanı kesilmişler ve bir avuç mutlu
azınlığa hizmet edegelmişlerdir. (Bugün) üretmeyen, sadece tefeciliği özendiren
ve dışarıdan maniple edilen ekonomi kokuşmuş ve çürümüştür. (2)
Ne
acıdır ki; endüstrileşmede, kentsel ekonomik etkinliklerde, kırsal yerleşim ve
tarım politikalarında zamanında, yeterli ve gerekli ölçüde sağlanamayan
gelişme, koloniye dönüşmenin alt yapısını oluşturmuştur.
-----------------------------------------------------
(1) Bilge UMAR,
Kilikya
(2) Prof. Turan
GÜVEN, Gelecek Gazetesi 30.03.2001