Teşup’un Memleketi

Sinan SEYDİOĞULLARI
Alanya Belediyesi Harita Mühendisi
“Babam M. Fatih Seydioğulları’nın anısına...” 2004
Nasıl
ki, kış mevsiminde Alanya’ya bardaktan boşanırcasına, gök gürültülü ve
aralıksız yağmurlar yağıyorsa, yaz aylarında da İslahiye’ye yöre halkının,
“önüne bir perde çekilebilse, belki o zaman kesilir” dediği ve “Garbi” olarak
adlandırdığı Gavurdağı yeli eser.
TELLİ KÖYÜ VE KAZDAĞI TEPESİ
Geç dönemlerde “Hatti ülkesinin
göktanrısı” veya “yağmur göktanrısı” gibi adlarla da anılan Hurrilerin fırtına
tanrısı Teşup için daha çok Toroslar ve güneyinde, Suriye’ye kadar olan bölgede
tapınma merkezleri bulunuyordu. İslahiye’nin 3 kilometre batısındaki
Telli Köyü ve civarında yaşayanlar yakın bir zamana kadar yağmur duası yapmak üzere,
Teşup’a ait bir ortostatın bulunduğu Kazdağı tepesine çıkıyor ve burada kurban
kesiyorlardı. Bir eliyle üç çatallı yıldırımı, diğeriyle de bir sopayı tutan
fırtına tanrısı Teşup’un bu ortostatı 1938 yılından beri Adana Arkeoloji
Müzesinde sergileniyor.
TEŞUP ORTOSTATI
İlk uygarlığın kurulduğu bölge olarak
bilinen Mezopotamya’yı ve Suriye’yi Akdeniz’e ve Anadolu’ya bağlayan yollar
üzerindeki İslahiye’den İstanbul-Halep demiryolu, 22 kilometre
kuzeyindeki Nurdağı ilçesinden ise Mersin-Gaziantep otoyolu geçer.


Tarih
öncesi çağlardan beri çeşitli kavimlerin göçlerine, savaşlarına ve ticari
ilişkilerine tanıklık eden yörede altmıştan fazla höyük, çok sayıda kalıntı ve
dünyanın bilinen ilk açıkhava heykel atölyesi bulunur. İslahiye’nin
23 kilometre
güneydoğusundaki Yesemek Köyü’nde bulunan Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi
Hitit ve Geç Hitit dönemlerinde (MÖ 12 ve 7. yüzyıllar arasında) işletilmiş.
Hitit kralı Şuppiluliuma döneminde (MÖ 1375-1335) faaliyete geçtiği sanılan
heykel atölyesinde bugün üç yüz civarında işlenmiş ve yarı işlenmiş halde
sfenksler, dağ tanrıları, arslanlar ve çeşitli yaratık tasvirleriyle mimari
çalışmalar bulunuyor. Volkanik ve oldukça sert bir taş olan bazalt kullanılarak
hazırlanan heykel taslakları işlenmek üzere Zincirli’ye ve İslahiye ovasındaki
diğer yerleşmelere, hatta Suriye’ye gönderiliyordu. Yesemek Açıkhava Müzesi
olarak ziyaret edilebilen atölye yaklaşık yüz bin metrekarelik bir alanı
kapsıyor ve adeta bir heykel tarlasını andırıyor.
HEYKEL ATÖLYESİ


KAPI ARSLANI 
SAVAŞ ARABASI
YESEMEKLİ ÇOCUKLAR

YESEMEKLİ EDA
Nurdağı ilçesinin 10 kilometre kuzeydoğusunda bulunan Gedikli Köyü’ndeki Gedikli Höyük buluntuları MÖ 2200’lü, İslahiye’nin 10 kilometre doğusundaki Örtülü Köyü güneyinde bulunan Tilmen Höyük saray kalıntısı ve surları ise MÖ 1700’lü yıllara tarihleniyor. İslahiye’nin 10 kilometre kuzeyinde, Zincirli Köyü’nde bulunan Zincirli (Sam’al) Höyük, Geç Hitit Devleti’nin Kargamış’tan sonraki ikinci merkeziydi. Zincirli Höyük ile Osmaniye’nin Kadirli ilçesindeki Karahöyük arasında bugün ancak kalıntıları görülebilen bir yol bulunuyordu. Nurdağı ilçesinin 17 kilometre doğusundaki Sakçagözü (Keferdiz) ise çok sayıda höyüğün yer aldığı eski bir yerleşim.
İslahiye merkezindeki Gözbaşı tepelerinde kurulan Nikola Kalesi, Altınüzüm beldesi-Hızır yaylası yolu üzerindeki Cıncıklı Ören, Telli Köyü güneyindeki Telli Kalesi ve Arfalı Köyü kalıntıları diğer örenyerleri arasında bulunuyor. MÖ 900’lü yıllarda kurulduğu sanılan İslahiye’nin eski adı Nikopolis’tir. Bugün 39 bin civarında olan İslahiye şehir nüfusunun Büyük İskender döneminde yüz bini aştığı ve Büyük İskender’in ilk ceza yasasını MÖ 333’de İslahiye’de uyguladığı söyleniyor.
Yörenin en çok ziyaret edilen
yerlerinden biri olan Ökkeşiye Türbesi Nurdağı ilçesine 19 kilometre
uzaklıktaki Durmuşlar Köyü yakınında bulunuyor. Türbe Hz. Ömer döneminde
(634-644), yörenin fethi için Bizanslılarla yapılan savaşta şehit düşen sahabe
Hz. Ukkaşe’ye ait. Peygamberlik mührünü görenlerin cennetlik olduğunun
söylendiği ve Hz. Muhammed’in herkesle helalleştiği bir gün Hz. Ukkaşe, “Ya
Resulullah, Uhud Savaşı’nda bana kırbaçla vurmuştunuz. Hakkımı ancak kısas
suretiyle ödeşirim” der. Bunun üzerine, Hz. Muhammed kırbacı ona uzatır, ama
Hz. Ukkaşe, “Siz bana çıplakken vurmuştunuz, ya Resulullah” der. Hz. Peygamber
sırtını açar açmaz da mührü öper. Türbeyi özellikle erkek çocuğu olmayanlar
ziyaret ediyor. Yörede bulunan binlerce Ökkeş’in adı buradan geliyor.
ŞAHMARAN DAĞI
Osmanlılar döneminde Kozan ve Gavur
dağları çevresini kontrol altına almak, aşiretlerin yerleşimini sağlamak ve
bölgeyi ıslah etmek için 1865 yılında, Fırka-i İslahiye adı verilen on beş bin
kişilik bir ordu kurulur. Ordu on beş yıl süreyle bölgede kalır ve İslahiye’ye
adını verir. İslahiye merkezindeki Derviş Paşa Camisi bu dönem eseridir. Derviş
Paşa komutasındaki Fırka-i İslahiye’nin zorunlu yerleştirme politikasına
direnen saz şairi Dadaloğlu, dönemin olaylarını unutulmaz kavga türküleriyle
destanlaştırır: “Belimizde kılıcımız
kirmani/Taşı deler mızrağımın temreni/Hakkımızda devlet etmiş fermanı/Ferman
padişahın, dağlar bizimdir.”
Yılanı çok olan bölgede başı insan,
vücudu yılan ve upuzun kuyruğu olan “yılanların şahı” efsanevi Şahmaran’ın
insanoğlunun ihanetine uğramasıyla ilgili hikayeler anlatılır. Bir de Karayılan’ın, Şahin Bey’in ve Fransızlara karşı savaşan
kahramanların hikayeleri...
KARAYILAN ŞAHİN BEY

“Sürerim sürerim gitmez kadana/Fransız
kurşunu değmez adama/Benden selam söyle garip anama/Vurun Antepliler namus
günüdür.” İslahiye ve çevresi 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler, daha
sonra da 29 Ekim 1919’da Fransızlar tarafından işgal edilir. Çeteler karşısında
ağır kayıplar veren Fransızlar 13 Kasım 1920’de İslahiye’yi terk etmek zorunda
kalır. Savaş alanı olması nedeniyle tarihte orduların ve aşiretlerin kışlası
olan İslahiye, bugün de bir zırhlı birliğin karargahıdır.
İslahiye’nin yaylaları Amanos ya da
Gavurdağı olarak da bilinen Nur dağlarında bulunur. İslahiye’ye 30 kilometre uzaklıkta
olan ve turizm merkezi olarak ilan edilmiş bulunan Hızır yaylasına Altınüzüm
beldesi üzerinden ulaşılır. İslahiye’yi Çukurova’ya bağlayan en eski ve kısa
yolun buradan geçtiği, Büyük İskender’in bu yolu kullandığı ve Hızır yaylasında
konakladığı söylenir.
HIZIR YAYLASI
Rakımı 518 metre civarında olan
İslahiye ovasının ortasından Karasu Çayı akar. Çayın üzerinde sulama ve taşkın
önleme amaçlı olarak 1975 yılında kurulan Tahtaköprü Barajı‘nın yirmi üç buçuk
kilometrekare yüzölçümündeki gölünde aynalı sazan ve karabalık (çamur balığı)
yaşar ve kooperatif balıkçılığı yapılır. Gölün çevresinde ise kamp ve piknik
yerleri bulunur.

TAHTAKÖPRÜ BARAJ GÖLÜ Genellikle Akdeniz ikliminin
etkisinde bulunan yörenin verimli topraklarında kırmızı biber, üzüm,
antepfıstığı, buğday, pamuk, şekerpancarı ve zeytin gibi ürünler yetişir.
Kırmızı biber ve üzüm için festivaller düzenlenir. Yöre bağlarında yetişen
hatunparmağı ve antepkarası gibi üzüm türleri haklı bir üne sahiptir. İslahiye
acı kırmızı biberi ise besin değeri, koyu kırmızı rengi ve tadı bakımından
eşsizdir. Bol acılı ve sarımsaklı kebapları, lahmacunu, içli köftesi, iki sac
arasında yapılan etli kömbesi ve baklavasıyla ünlü yörenin yemek kültürü çok
eskilere dayanır. Yöre insanı yemeyi, içmeyi ve eğlenmeyi sever.
"Burası Teşup’un memleketi... Burada
dağların başı birden dumanlanır, hava birden bozar, birden fırtına kopar."
Tebrikler, çok ayrıntılı bir tanıtım yazısı olmuş, başarılarınızın devamını dilerim.
YanıtlaSilTeşekkürlerSinan bey. İslahiye için güzel bir tanıtım.
YanıtlaSilDeğerli paylaşımlarınız için teşekkürler. Bu güzel yazının üstüne muhakkak günün birinde ziyaret edeceğim.
YanıtlaSilİslahiye. Benim memleketim. Paylaşımı coşkuyla severek okudum. Eline yüreğine sağlık hemşerim. Sinan kardeşim, bu araştırı, tarihi, coğrafi ve filozofik yazı beni hem heyecanlandırdı, hem de hüzünlendirdi. Heyecanlandım; memleketimi, çocukluğumu, yapımı oldukça zor o kadar da lezzetli Etli Kömbe'yi, iyi yürekli ve vefalı insanlarını hatırlattı. Ülkemin yüzde altmışını gezip gördüğüm halde memleketimi tam anlamıyla bilememek te beni hüzünlendirdi.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.