Günümüzde Diyarbakır ve çevresi
için yapılan karalamaların aslında belgelere dayanarak gerçek olmadığı ve
Diyarbakır‘ın eskiden beri bir Türkmen şehri olduğu ortaya konulmaktadır.
M.Ö 6000 yıllarında Orta Asya’dan
göç eden Sümer Türkleri, Anadolu’ya geldikleri zaman Fırat ve Dicle
nehirlerinin yukarı kesimlerine yerleşmişlerdir. Bu göçler, uzun yıllar devam
etmiş ve Sümer Türkleriyle soydaş olan, Subârtu adıyla tanınan Hurrîler, bölgeye
yerleşmişlerdir (Balin, 1970: 6). Bu dönem itibariyle, şehir “Amid, Amidâ,
Amide, Kara Amid, Kara Hamid, Diyar-ı Bekr ve Diyarbakır” adları ile günümüze
ulaşmıştır. Diyarbakır’ın Orta Asya’dan gelen
Sûbari Türkleriyle iskân hareketi, Sümer ve Akâdlar (M.Ö.2750–2725),
Hurrîler-Mitânniler (M.Ö.2725–1260), Asurlular (M.Ö.1260–1190), Kumruklar (M.Ö.
1190–1116), M.Ö 116 ile M.Ö. 653’e kadar Arami, Bit-Zamanî, Asurlu ve
Urartulu’lar arasında el değiştirmiş; Saka- İskit Türklerinin buraya inmesi ve
yerleşmesinden (M.Ö. 653–625) sonra Medler, Persler, Makedonyalılar,
Selevkoslar, Büyük Tiğran Kralları ve Romalılar arasında el değiştirmiştir. M.Ö
69’da bölgeye hâkim olan Romalılar idaresindeyken, Part’lar, Sasanlılar
arasındaki el değiştirmeler devam etmiş, M.S 395’den itibaren Doğu Roma
hâkimiyetinin başladığı bölgede Akhunlar görülmeye başlanmıştır (Cantay, 2004:
27).
Kafkaslar yoluyla Anadolu’ya
akınlar düzenleyen Hunlar, muhtelif istikamette ilerleyerek M.S 363–373 yılları
arasında Urfa ve Diyarbakır’a yerleşmişlerdir. Bu dönemden itibaren bölgede
Türkleşme özellikleri görülmüş ve Hunlar bulundukları yerlere örf ve adetlerini
taşımışlardır (Kafesoğlu, 2000: 57). Akhunların bulundukları bölge, daha
sonraki dönemlerde İran’daki devletlerin akınlarıyla karşılaşmışlarsa da M.S
639 yılında bölgenin büyük kısmı ve Diyarbakır, Mardin, Urfa gibi şehirler Arap
Müslümanlarının eline geçmiştir (Cantay, 2004: 28). Bu devirden sonra,
Diyarbakır sırasıyla, Emevîler, Abbasiler, Şeyh Oğulları, Hamdaniler, Bûveyh
Oğulları ve Mervân Oğulları Devletlerinin eline geçmiştir. Bu devletler
sayesinde İslamiyetle tanışan Diyarbakır’da günümüze ulaşan pek çok eser yer
almaktadır (Yılmazçelik, 1995: 4). Bu eserlerden en önemlisi Sant-Tomar
kilisesinin camiye çevrilmesi ve “Ulu Cami” adını almasıdır. Diyarbakır, Mervan
Oğulları Devleti döneminde imar, ziraat, eğitim, sanat hatta sağlık
hizmetlerinde ilerleme kaydetmiştir. Ayrıca bu dönemde çok sayıda medrese,
cami, hamam, kervansaray, köprü ve hastahaneler yapılmıştır. Bu eserlerden
bazıları günümüze ulaşan yapılar arasında yer almaktadır (Ünalan, 2004: 186).
Selçuklu ve Artuklu dönemlerine
kadar, Diyarbakır’da hâkimiyeti sürdüren devlet, Mervân Oğulları olmuştur.
Selçuklu Devletinin 1085–1093 yıllarında şehirdeki hâkimiyetlerine kadar
bölgeye sık sık Oğuz akınları başlamıştır. Türklerin Anadolu’ya ilk geliş tarihi
sayılan Selçuklu devrinden önce de Diyarbakır’a akınlar başlamış, nitekim bu
dönemde Türkmen akınları yoğunlaşmıştır. Şehire yerleştirilen Anası-Oğlu ve
Bûka Beyleri, günümüzde hala var olan Türklerin ataları sayılmaktadır. Selçuklu
sultanı Alp Arslan döneminde yapılan 1071 Malazgird Savaşı ile Anadolu ve
Suriye toprakları kalıcı Türkmen yerleşmesiyle Bizans’a karşı büyük bir güç
oluşturmuştur (Cantay, 2004: 27).
Büyük Selçuklu devrinde
Diyarbakır surları, onarılarak Mardin Kapı, Yedi Kardeş Burcu, Nur ve Yeni Kapı
Burcu inşa edilmiştir (Tuncer, 1996: 66–67).
Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgeleri içerisinde yer alan diğer şehirler gibi, Diyarbakır’da Büyük Selçuklu
hâkimiyeti ile Osmanlı hâkimiyeti arasındaki dönemde, İnal Oğulları
(1097–1142), Nisan Oğulları (1142–118), Hasan Keyf Artukluları (1183–1232),
Eyyûbi Devleti, Anadolu Selçukluları (1240–1302) ve Mardin Artukluları
(1302–1394) hâkimiyetlerinin dışında ayrıca İlhanlılar, Çobanîler ve
Celayirlilerin istilasına uğramış ve son olarak da Timur’un işgali sırasında
(1394–1401) büyük tahribe uğramıştır.

Diyarbakır’da hâkimiyet kuran
devletler değişse de Türkmen nüfusu değişmeyen şehir bir süre sonra, Akkoyunlu
Türkmen Devletinin hâkimiyetine alınmıştır. Bu dönemde Diyarbakır’ın günümüzde
de hala kullanılan camileri “Sefa Cami, Nebi Cami, Dört Ayaklı Minare, Semaniye
Köşkü“ inşa edilmiştir. Şah İsmail döneminde Safevî idaresine giren Diyarbakır,
Osmanlı Devleti ve Safevîler arasında yapılan Çaldıran Savaşı sonucunda Osmanlı
hâkimiyetine alınmıştır. 10 Eylül 1515 tarihinde Bıyıklı Mehmet Paşa şehre
beylerbeyi olarak tayin edilmiştir. Osmanlı döneminde ticari yolların kesiştiği
bir noktada yer alan şehire sürekli olarak Türkmen yerleşimleri devam etmiştir
(Cantay, 2004: 28).
Diyarbakır’da yer alan Türkmen
unsurlarına Boz-Ulus Türkmenleri adı verilmiştir. Boz-Ulus içerisinde yer alan
aşiretlerden bir kısmı konar-göçerliği terk etmeleri için Orta Anadolu’ya göçe
zorlanmışlardır. Kalanların bir kısmı Rakka sınırındaki Beliç Nehri tarafına
gönderilirken, geri kalanları da Diyarbakır ve çevresinde kalarak Türkmen
soyunu devam ettirmişlerdir.
İnsanoğlunun
yeryüzünde görülmesi jeoloji devirlerinin sonuncusu olan Anthopozoik (Dördüncü
zaman) çağına rastlamaktadır. Bu zamanda bölgemizde insanoğlunun varlığına
rastlanmaktadır. Fakat kısa bir süre sonra, Akdeniz ülkelerindeki uzun başlı
(Dolikosefal) tipteki orta boylu insanların, ilk defa olarak Suriye üzerinden
Dicle – Fırat boylarını takip ederek Anadolu içlerine geldikleri bilinmektedir
(Diyarbakır Yıllığı, 1972:4). Yapılan kazılar sonucunda Anadolu’nun ilk
sakinlerinin, Paleolitik (Eski Taş Devri) ve Mezolitik (Orta Taş Devri)
çağlarda yaşamlarını avcılık – toplayıcılık ile sürdüren tüketici insan
toplulukları olduğu ortaya çıkmıştır. Bu insan toplulukları mağaralarda ve kaya
sığınaklarında göç ederek yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Bu dönemde, Diyarbakır
ve çevresindeki mağaraların bazıları şunlardır; Eğil mağaraları,
Diyarbakır’daki Malikli ve Hilar mağaraları, Silvan’da Hasuni mağaraları, Dicle
Nehri kolları üzerinde bulunan birçok mağara (Soyukaya, 1999: 27; Diyarbakır
Yıllığı, 1973: 4).
İnsanların
üretime geçmesi ile ilk yerleşik köy toplumları oluşmaya başlamıştır. Bu
tarımcı köy topluluklarının en güzel örneği, Diyarbakır’ın Ergani ilçesi
yakınlarındaki Çayönü Tepesi’dir. Çayönü, günümüzden 10.000 yıl önceye dayanan
tarihiyle sadece bölgenin değil, uygarlık tarihimizde de önemli bir yer
tutmaktadır (Tekin, 1997: 13).
Güneydoğu
Anadolu bölgesinde ayrıca Prehistorik döneme ait birçok yerleşim yeri de tespit
edilmiştir. Bu döneme ait yerleşim yerleri arasında Diyarbakır çevresinde
bulunan Pir Hüseyin, Tilalo, Tavşan tepe, Kefercin, Tel-Hum höyükleri önemli
yer tutmaktadır. Ayrıca Tilalo höyüğünde bakır çağından kalma balta ve gürzü
gibi buluntulara, Hilâr köyü yakınlarındaki mağaralarda ise Kalkolitik, Bakır
veya Tunç çağı yerleşim tabakalarına rastlanmıştır (Cantay, 2004:25;
Beysanoğlu, 2003: 49–50). Diyarbakır ili, tarih öncesi döneme ait
hareketliliğini yazının bulunmasıyla devam ettirmiştir. Şehrin bulunduğu Dicle
boylarına yerleşen ilk kavimler M.Ö. 3500 yılında, Orta Asya’dan gelen Sümer
Türklerinin soydaşı savaşçı oymaklar, Subârtulardır.
Şehrin adı
yazılı kaynaklarda ilk olarak M.Ö 1260 yılında Asur hükümdarı I.Salmanasar
tarafından kullanılan Asur hükümdarlık kılıç kabzalarında çivi yazısı şeklinde
‘AMİDÎ’ ismiyle geçmektedir (Kırzıoğlu, 1962: 15; Göyünç, 1994: 464). Ayrıca,
Asur hükümdarlarından I.Tiglatpalasar’ın M.Ö.1116 yılındaki fetihleri sonucunda
Asur yıllıklarında M.Ö. 800, 762, 725 ve 705 yıllarındaki bölge valileri de,
‘Amidi Valileri’ adı ile anılmıştır.

3200 yıl
önceleri Asurluların Amidî ismini kullanmaları, bu ismi şehrin önceki hâkimleri
olan Hurri-Mitânni devletlerinden aldıklarını göstermektedir. Orta Asyalılardan
kalan bu adın bir yerli ilah-put veya boy-oymakla alakalı olduğu
düşünülmektedir. Bu ismin yerli bir ilah-puta ait olduğu Orta Asya masallarında
geçen Amida veya Borhan adıyla alakalı olduğu sanılmaktadır. ‘Borhan’ adlı bir
tanrı hükümdarın başında bulunduğu Orta Asya’lı Boryât Türkleri içki içerken
hükümdarları Borhan’ı anarak kadeh kaldırırlarmış. Borhan’ın anlamı, Türklerin
Cemşidi demektir. Amida’da şarap yapılır ve çok fazla tüketilirmiş. Fakat başa
geçen hükümdarlardan biri içkiyi yasaklayınca halk şarap yerine siyah üzüm
suyunu kaynatarak içmeye başlamış. Bu içkinin adına da Kara-aş denilmiştir.
Diyarbakır ‘da günümüzde bile bayramlarda Diyarbakır Ermenileri tarafından
karaş adlı içecek yapılmaktadır. Bu efsanede Amidi adıyla ilgili ortaya atılan
bir iddiadır (Kırzıoğlu, 1962: 13; Beysanoğlu, 2003: 3–4).
M.S. 305
yılında Arsaklı II. Tiridat döneminde şehirde hristiyanlığın kabulüyle şehrin
adı ‘AMİD’ olarak değiştirilmiştir. Süryani eserlerde Amid veya Beşik anlamına
gelen ‘O’mid’; bazı eserlerde de ‘Emit’ veya ‘Amide’ şeklinde yazıldığı
görülmektedir (Türk Ansiklopedisi, 1966, C.XIII: 378).
Diyarbakır,
tarihte iki kez Samice konuşan göçebe kavimler tarafından işgal edilmiştir.
M.Ö. bir Arab kabilesi olan Aramianlarca ve müslümanlık döneminde de Banu
Bakr’lular tarafından işgal edilmiştir. Banu Bakr, şehre bu günkü adını miras
olarak bırakmıştır (Akder, 1963: 122).
XVI. yüzyıldan
itibaren eserlerde ‘Kara-Amid’ olarak geçen şehrin adı Arap kaynaklarında
‘Amid-i Sevda’ olarak yazılmıştır. Timur’un savaşlarını anlatan zafernamelerde
şehrin adı ‘Karaca Kale’ ve ‘Kara Kale’ diye de anılmıştır (Beysanoğlu,
2003:4). Bir başka görüşe göre de; Orta Asya’dan göç edip buralara yerleşen
Türkler, madencilikle uğraşmış olduklarından bu bölgeye de bakır ve özellikle
maden anlamına gelen ‘Amidağ’ adı verilmiştir. Amidağ adı zaman zaman ‘Amid’,
‘Amat’ ve ‘Kara Hamat’ olarak da kullanılmıştır. Türk göçebelerinin kışlağı
konumundaki şehre kışlak merkez anlamına gelen Türkçe ‘Kara-Amid’ veya
‘Kara-Hamid’ adı da verilmiş ve bu ad XVII. yüzyıla kadar kullanılmıştır
(Balin, 1970:6). Kara Amid adıyla anılan şehrin daha sonraki ismi ise Müslüman
Arapların bölgeyi fethettikten sonra Rebia Araplarının iki büyük kabilesinden
biri olan ve Dicle nehri kenarında yaşayan Bekir bin Vaîl kabilesinin Abbasiler
döneminde yayıldığı topraklara verilen isme yani ‘Diyar-ı Bekr’ veya ‘Diyar
Bekr’ adına dayanır. Bu ismin ne zaman kullanılmaya başlandığı bilinmemektedir
ama XVIII. yüzyıldan itibaren kaynaklarda geçtiği tespit edilmiştir (Göyünç,
1994: 464–465; Türk Ansiklopedisi, 1966: 378).