28 Ocak 2013 Pazartesi

Toroslar "Üstü yayla altı deniz" Sinan SEYDİOĞULLARI


Toroslar

“Üstü yayla altı deniz”

                                         Yazı ve fotoğraflar Sinan SEYDİOĞULLARI

              Yüksek yaylalara çıkmayalı neredeyse bir yılı buluyor. Dağlar çağırır derler, ama ekip olarak bir araya gelmek öyle kolay olmuyor. Neyse, geç de olsa dağların havasından ve suyundan gıdamızı alalım diyor ve bu defa Kuşyuvası’ndan Gökbel Yaylası, Köprübaşı, Çamlıalan Köyü, Karaköy, Bedan Köyü üzerinden Yellibeli geçip Türkler Yaylası, Dipsiz Göl ve Alacabel’den geri dönmeyi planlıyoruz.

              Sabahın alaca karanlığında yola çıkıyoruz. Gece yağan yağmur, çevreye toprak kokusu yaymış, yollar hala ıslak... İlk molayı Gökbel Yaylası’nda veriyoruz. Yaylanın orta yerindeki çayırlığın kenarında bulunan, iki minareli cami hemen fark ediliyor. Yaylada hızlı bir yapılaşma sürüyor. Böyle giderse, Gökbel Alanya’nın en kalabalık yaylası olacak. Akdağ’ın başı yine çıplak ve dumanlı... Ayandere Vadisi ve Çobanece Tepesi’ni seyrederek, Gömülgen’den aşağıya doğru, kışlakçı Köprübaşı’na iniyoruz. Köprübaşı ve çevresinde bol miktarda, sebze ve meyve üretimi yapılıyor. Çamlıalan Köyü’nden itibaren tırmanmaya başlıyoruz. Sağımızda, halkın Kudret Kalesi diye adlandırdığı tepe var. Karaköy tarihi bir yerleşim yeri... Derin kanyonlar oluşturan Saylıca Deresi’nin kenarında yükselen sivri tepenin zirvesinde, Bizanslılardan kalma bir kale yapısı bulunuyor. Bedan’a geliyoruz. Artık buradan sonra köy yok!

RESİM: Saylıca Kanyonu.

              Yaylalara gidiyor yolumuz. Gece yağan yağmur, burada toprak yolları adeta balçık haline getirmiş ve yer yer su birikintileri oluşturmuş. Neyse ki, aracımız araziye uygun... Direksiyonda da Kerim arkadaşımız var. Çevresinde yaşlı andız ağaçları bulunan Tabakhanı, yılların yalnızlığı ve yorgunluğuyla rampanın kıyısında, öylece duruyor. Kim bilir bu yaşlı han nice yolculara, nice çobanlara ve sürülere kucak açmıştır? Tırmanmaya devam ediyoruz.

RESİM: Tabakhanı.

              Harmancık Yaylası’nda, yine tek başına duran hanlardan birini geçiyor ve Gürlevik Yaylası’na varıyoruz. İki bin 100 metre yüksekliğiyle Torosların hakim noktalarından birini oluşturan Yellibel’de, hava belirgin bir şekilde serinliyor. Çevrede vargit çiğdemleri var. Çadırçukuru Yaylası solumuzda kalırken, Çaşırevi Yaylası yoluna iniyoruz. Gevne Çayı’nın kaynağı burada bulunuyor. Burada doğan su, Silifke’de Akdeniz’e dökülüyor. Mescitli’yi geçiyoruz. Arazi tekdüze ve çıplak... Uzakta, Karapınar Deresi Kanyonu görülüyor. İki bin metrenin üzerindeyiz ve rüzgar sert esiyor. Güneş’in bulutlarla dansı dağlarda gölgeleniyor. Yol kenarında bulunan çeşmelerin soğuk sularından içiyoruz.








RESİM: Yellibel Civarı.










RESİM: Çeşme. Gülbahar Gölü'ne Giderken.

               
       Gülbahar Gölü’ne geliyoruz. Koca bir kayanın altındaki kaynağına kadar çıkıyoruz. Daha yukarıda çok gözlü ve genişçe duran bir mağara bulunuyor. Buradan Yöremece Yaylası’na geçiyoruz. Gölekan Gölü ileride, yolun aşağısında bulunuyor. Bunlar buzul kökenli göller. Arpalık Deresi’ni geçip Kepenekbucağı Yaylası’na, oradan da Alanyalıların çıktığı en yüksek yayla olan, iki bin 300 metre yüksekliğindeki Gökin Yaylası’na gitmeyi planlıyoruz, ancak yolumuzun üstüne sis çöküyor. İlerlemek imkansız, geri dönüyoruz.

RESİM: Kepenekbucağı Yaylası Yolu.

              Yaylacıların hemen hemen tamamı göçmüş... Çobanlar, sürüleri ve çoban köpekleri hala duruyor. Yörükler, sürüyü kurtlardan koruyacak olan çoban köpeklerini sekiz aylık oluncaya kadar insanlarla görüştürmüyor ve kendinden büyük köpeklere dövdürtmüyor. Boğuşmada işine yarasın diye, boyunlarına dikenli tasmalar takılıyor, kulakları kesiliyor ve koşarken gözlerinin yaşarmaması için, burunları dağlanıyor. Buralarda, Bozkır yöresinin köpeği iyi bir üne sahip... “Canavar kovacak köpeğin kuyruğu omzunda olur” diyorlar.

RESİM: Çoban Köpeği.

RESİM: Suçıktı Pınarı. Türkler Yaylası.

              Çaşırevi’nden Sulucameydan Yaylası yoluna dönüyoruz. Çevrede çok sayıda subatanı bulunuyor. Yüzey suları, bu doğal deliklerden yeraltına iniyor. Türkler Yaylası yolunda, Suçıktı Pınarı kıyısında mola veriyoruz. Geyik Dağı’nın eteklerinden çıkıp Söbüçimen Yaylası Devekorusu Mevkii’nde batan sular buradan yeryüzüne çıkıyor ve Orhan Deresi’ni oluşturuyor. Bu yörede irili ufaklı çok sayıda göl bulunuyor. Alanya, Manavgat, Akseki, Gündoğmuş, Bozkır, Hadim ve Taşkentlilerin çıktığı bu yüksek yaylalar adeta birer elek gibi... Yapısında bol miktarda kalker bulunan Toroslarda, çok sayıda mağara ve inlere, irili ufaklı çukurluklara, karın yenisinin eskisine karıştığı kar deliklerine, subatan olarak da bilinen düdenlere, yeraltı dereleri ve yeraltı gölleri gibi karstik oluşumlara sıklıkla rastlanıyor. Özellikle aynı yeraltı su sistemi içerisinde yer alan Söbüçimen ve Gevne yaylalarında, çok sayıda düden bulunuyor. Türkler Yaylası’ndan Eğri Göl’e doğru yol alıyoruz. Deniz tutkunu olan Halit arkadaşımız ilk defa geliyor buralara... Rüzgar burada da sert esiyor.

RESİM: Eğri Göl.
 
 
 
                      
    RESİM: Harita.

Asfalt yol, Söbüçimen’e kadar gelmiş... Karıngöl’ü geçiyor ve Çakıllı Yaylası yoluna dönüyoruz. Bu arada, yoldan çıkıyor ve bir süre çıplak, küçük tepeler üzerinden gidiyoruz. Biraz ilerideki Yenicepazar Yaylası kenarında Küllü Gölü, daha kuzeyde ise bahar aylarından sonra kuruyan Duruca ve Cemalalanı Gölü bulunuyor. Kuru gölleri dolaşırken yolumuzu kaybeder gibi oluyoruz. Elimizdeki haritaya göre, Boztepe Yaylası yolunu göstermesi gereken yol levhasının ters yöne doğru yönlendirilmiş olduğunu fark ediyor ve Evliya Çelebi’yi anıyoruz. Sultan Alaeddin Keykubad’ın askerlerinin Alanya Kalesi’ni fethe giderken, Alaybeyler Yaylası’nda, polonun ve golfün atası sayılan çöğen oyunları düzenlediği söyleniyor. Buradan, Adil arkadaşımızın yaylası olan iki bin rakımlı Merdiven Yaylası’na geliyoruz. Manavgatlılarla ortak olarak kullanılan yayla, Alanyalıların çıktığı en kuzeydeki yayla... Bir şeyler atıştırıyor ve Bülbüllüsu Çeşmesi’nin soğuk suyundan içiyoruz. Mangalın ateşini İtfaiye müdürü arkadaşımız söndürüyor ve buradan ayrılıyoruz.
RESİM: Dipsiz Göl.

              Kumboğazı ve Sülek Alanı’nı geçiyor, Dipsiz Göl’den Alacabel’e çıkıyoruz. Hava kararıyor artık... Bir yayla gezisinin daha tatlı yorgunluğuyla Alanya’ya doğru yola koyuluyoruz.

1 yorum: