İngiliz
Emperyalizmi, Garter Haçlı Şövalyesi Nişanı, Musul ve Şeyh Sait İsyanı
Sinan SEYDİOĞULLARI

Tanzimat ve Islahat fermanlarını ilan
eden Osmanlı Padişahı Sultan I. Abdülmecid (1823-1861) Fransa'dan Legion d'honneur
Büyük Haç, İngiltere'den ise Garter Haçlı Şövalyesi (Diz Bağı) nişanlarını aldı.
İslam Halifesi olan Sultan
I. Abdülmecid, ambleminde "Onun
(Haçın, Hristiyanlığın) kötülüğünü düşünene lanet olsun" yazan bu
Hristiyan tarikatının 717 numaralı ve ilk Hristiyan olmayan üyesi oldu.
Osmanlı'nın bu döneminde Batı'nın
diplomatik, askeri, kültürel ve ekonomik yardımı temin edilmedikçe devletin
sürmesine imkan bulunmadığı ve bunun için de her türlü özveriye katlanmak
gerektiği görüşü egemendi. Batı hayranı ve geleneklerle hesaplaşma iddiasında
olan oyunlar, makaleler, hikayeler ve romanlar yazılmaya başladı. Osmanlı'nın
egemen sınıfı içerisinde, Avrupa'nın çıkarlarına hizmet eden, Batı'nın
ideolojik ve kültürel egemenliği altına girmiş, reformcu bir kesim
yetişti.
1858 yılında Babür İmparatorluğu'nun
yıkılmasıyla Hindistan, Pakistan ve Bangladeş'i ele geçirip, sömürgeleştiren
İngilizler bu işgali haklı göstermek için Hint-Avrupa dillerini kullanan Batı
Avrupalı Arilerin tarih çağlarının başında Hindistan'ı işgal ettiğini ve hatta bunun
sonucu olarak kast sisteminin ortaya çıktığını söylüyordu. Ancak daha sonra
yapılan bilimsel araştırmalarda, kastlar arasında genetik büyük farkların
olmadığı kanıtlandı.
Lozan Konferansı'nda görüşmeler 4
Şubat 1923'te kesildi, savaş ihtimali yeniden gündeme geldi ve Türk ordusu hazırlıklara
başladı. Müslüman sömürgeleri bulunan İngiltere, Fransa ve İtalya panislamist
devlet demek olan hilafetin kaldırılmasını istiyordu.
M. Kemal Paşa'nın halifelikle ilgili
son düşüncesi şöyleydi: "Fas,
Tunus, Cezayir, Trablus (Libya), Hint ve bütün bu ülkelerde yaşayan
dindaşlarımız vicdani hürriyetlerine ve bağımsızlıklarına sahip değildir.
Bunlara bu geniş yetkiyi uygulatabilmek için önce onların hürriyetlerini elde
etmek, yani onları esaret zinciri altında bulunduran devletlere karşı savaş
açmak gerekir. İngiltere, Fransa, İtalya vs devletlere savaş açmak ve bu
savaşlarda başarılı olmak gerekir. Halife olan kişinin bunları yapabilmesi
için, bir gücü olması gerekir. Eğer o güç Türkiye Devleti'nin gücü olursa, 8
milyonluk Anadolu halkının görevi bütün cihana karşı savaş açması ve bunları
kurtarması olacaktır ki, böyle bir görevi 8 milyon Anadolu halkına yüklemek
mümkün değildir. Böyle bir görevi yapmak gerekirse, 70 milyon Müslüman'dan
oluşan Hindistan'ın yapması gerekir. Görev vermek Türkiye Devleti'nin görevinin
üzerinde bir şey olur. Ancak İslam alemi hür ve bağımsız şartlar içinde bir
araya gelir, kabul ederlerse, toplanır ve halifenin durumunu tespit eder."
TBMM, 3 Mart 1924 tarihli kanunla
halifeliğin kaldırılmasına ve Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkartılmasına
karar verdi. İngiliz Parlamentosu halifeliğin kaldırılmasının ardından, Nisan 1924'te
görüşmeye başladığı Lozan Antlaşması'nı 6 Ağustos 1924'te onayladı ve uzlaşma
sağlanamayan Musul konusunu Lozan Antlaşması'na dayanarak, Milletler Cemiyetine
götürdü. İngilizler Musul sorununun Kürt-Nasturi-Keldani odaklı çözülmesi
gerektiğini savunuyordu.
Bir gün sonra, 7 Ağustos'ta Hakkari
bölgesinde yaşayan Hristiyan Nasturiler ayaklandı. İngiliz askeri üniforması
giyen Nasturiler Hakkari Valisi'ni esir alıp, Türk askerlerini katletti. Şeyh
Sait bu ayaklanmayı destekliyordu. 14 Ağustos'ta isyanı bastırmak üzere harekete
geçen Türk ordusu sınırı geçip, Musul'a girdi. İngiltere, sınırı geçen Türk
kuvvetlerinin geri çekilmesini istedi. Mustafa Kemal Paşa, yeni kurulan
devletin emperyalist İngiltere'yle savaşa girmemesi ve dar boğazlara
sürüklenmemesi gerektiğini düşünüyordu. Türk ordusu Musul'dan geri çekildi ve
Milletler Cemiyeti kararı beklenmeye başlandı.
Tam bu dönemde, İngilizlerin
kışkırtmasıyla, 13 Şubat 1925'te Ergani Eğil'de başlayan Şeyh Sait Ayaklanması,
Doğu Anadolu'da geniş çaplı bir Kürt ayaklanmasına dönüştü. Hilafetin
kaldırılmasına karşı olan ve "İslam
Türklerle Kürtler arasındaki tek bağdır. Türkler şimdi bunu kırdığına göre,
Kürtler de kendi geleceklerini düşünmek zorundadır" diyen Şeyh Sait,
halkı İslam adına ayaklanmaya çağırdı.
İngilizlerle işbirliği içerisinde
olan Çerkez Ethem'in başında bulunduğu Anadolu İhtilal Komitesi ile saltanat
yanlılarının kurduğu Tarikatı Salahiye Şeyh Sait İsyanı'nı destekledi.
Şeyh Sait kısa sürede Genç, Maden,
Siverek, Ergani, Varto ve Elazığ'ı ele geçirip, bazı devlet görevlilerini
tutukladı ve Diyarbakır'ı kuşattı. Şiddetli çarpışmalar sonunda ordu birlikleri
isyancıları dağıttı ve Şeyh Sait ele geçirildi. Şeyh Sait ve 46 adamı, 29
Haziran'da Diyarbakır'da yapılan yargılama sonunda idam edildi.
Şeyh Sait İsyanı'nın devamı niteliğinde olan ve İngilizlerin
kışkırtması sonucu Siirt'in Beşiri bölgesinde ortaya çıkan Raçkotan ve Raman
isyanları da, yönetime bağlı aşiretler tarafından bastırıldı.
Milletler Cemiyeti 16 Aralık 1925'te
Musul'u, İngilizlerin mandasına verilen Irak'ın bir parçası saydı. Türk kamuoyunda İngiltere aleyhine oluşan
tepki nedeniyle, Türkiye'deki İngiliz şirketleri çoğu işlerini tasfiye etti.
Haziran 1926'da Türkiye-İngiltere-Irak arasında imzalanan antlaşmayla, Irak
petrol gelirinin %10'u, 25 yıl süreyle Türkiye'ye bırakıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder