11 Şubat 2017 Cumartesi

Türk Kurtuluş Savaşı'nda Bolşevikler, Komünist Partiler ve Mustafa Suphi Sinan SEYDİOĞULLARI

     
  Türk Kurtuluş Savaşı'nda Bolşevikler, Komünist Partiler ve Mustafa Suphi

Sinan SEYDİOĞULLARI
 

          İngilizler, Çarlık Rusya'nın yardımına yetişememiş ve Bolşevikler 7 Kasım 1917'de iktidarı ele geçirmişti. Rusya'daki komünist rejim, Kurtuluş Savaşı'na katkı vererek, Avrupalı emperyalistlere karşı daha güçlü hale gelebileceğini ve Türkiye'nin komünistleşebileceğini, bununla da Orta Asya'daki Türkleri ve bütün İslam dünyasını kazanabileceğini; Türkiye ise silah, cephane ve para yardımı almak için Sovyetlerle yakınlaşmak zorunda olduğunu biliyordu. Moskova'ya bağımlı bir komünist partinin kurulmasına razı olması şartıyla Mustafa Kemal liderliğindeki kurtuluş hareketine yardım edeceğini bildiren Bolşevikler, Batı emperyalizmine karşı Türkiye ile stratejik bir ortaklık kurdu. Halkların kendi geleceğini tayin etme hakkı olduğunu söyleyen Bolşevikler, İslamiyetin de simgesi olan yeşil rengi kullanıyordu. Panturanizm ve Panislamizm politikalarıyla tanınan ittihatçı liderler Enver, Talat ve Cemal Paşa'yla da temas kuran Sovyetler, Hindistan'da İngiliz emperyalizmine karşı bir örgütlenme karşılığında Türk Kurtuluş Savaşı'na yardım etmeyi önermişti. 14 Temmuz 1919'da İstanbul'da, ittihatçıların kontrolünde Türkiye Komünist Partisi kurucu komitesi oluşturulmuştu.
1889-1908 yıllarında İttihat ve Terakki içinde, aşırı milliyetçi düşünceleriyle tanınan ve Mahmud Şevket Paşa'nın öldürülmesinden sonra sürgüne gönderilen Mustafa Suphi, 1914'te birkaç arkadaşıyla Sinop'tan kaçıp, Rusya'ya sığınmış, bir süre sonra I. Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine Urallar'a sürülmüş, burada Bolşeviklerle tanışmış ve 1918'de Türkistan'da komünist örgütlenmeyi başlatmıştı. Kut'ül Amare kahramanı ve Enver Paşa'nın amcası olan Halil Paşa'yı Sovyetlerden para, silah ve cephane yardımı almak üzere, Türk milli kuvvetlerinin temsilcisi olarak görevlendiren Mustafa Kemal Paşa, 26 Nisan 1920 tarihli mektubunda emperyalist devletlere karşı Bolşevik Ruslarla birlikte hareket etmeyi önerdi ve Milli Mücadele için beş milyon altın, cephane ve silah talep etti. Yapılan görüşmede Bitlis, Van ve Muş'un Ermenistan'a verilmesini isteyen Sovyet Dışişleri Komiserliği bir miktar silah, cephane ve 100 bin lira değerindeki altını Halil Paşa'ya teslim etti. Aynı tarihlerde Enver Paşa (1881-1922) Kafkaslarda, Yeşil Ordu adıyla bir süvari birliği kurma çalışmalarına başladı. Bu ordunun bütün İslam dünyasını Batı emperyalizminin tutsaklığından kurtaracağı propagandası yapılıyordu. Sovyetlerle yapılan işbirliğine elverişli bir ortam hazırlamak ve Bolşevikliğin İslam'ın uygulamasından başka bir şey olmadığını anlatmak amacıyla 14 milletvekili tarafından 1920 Mayıs'ında Ankara'da kurulan Yeşil Ordu Cemiyeti'nin yöneticileri arasında Nazım Resmor, Hakkı Behiç, Yunus Nadi, Çerkez Reşit, Muhittin Baha, Eyüp Sabri, Adnan Adıvar, Mahmut Celal Bayar ve Şeyh Servet Akdağ gibi isimler bulunuyordu. Yeşil Ordu Cemiyeti'ne katılan Çerkez Ethem, Eskişehir'de Arif Oruç vasıtasıyla Seyyare Yeni Dünya adlı günlük bir İslam-Bolşevik gazetesi çıkartıyor ve Anadolu'da emperyalizme karşı verilen savaşın bir sosyal devrim ile tamamlanması gerektiğini savunuyordu.
 
 
Azerbaycan'da Sovyet devrimi yapılması üzerine 27 Mayıs 1920'de Bakü'ye gelen Mustafa Suphi ve yoldaşları, burada Türkiye Komünist Partisi'ni denetim altına aldı ve partideki ittihatçıları uzaklaştırdı. Bunun üzerine ittihatçılar, programı tamamen Bolşevizm ve Komünizm esaslarını içeren Halk Şuralar Partisi'ni kurdu. 3 Haziran 1920'de Mustafa Kemal Paşa'ya diplomatik ve konsolosluk ilişkilerinin hemen kurulmasını öneren Sovyetler, Türk boğazları meselesinin Karadeniz'e kıyısı bulunan devletlerin katıldığı bir konferansta ele alınması görüşünü yineledi. Mustafa Kemal, 20 Haziran 1920'de Enver Paşa ve arkadaşlarının Büyük Millet Meclisi ile hiçbir bağlantılarının kalmadığını açıkladı ve Halk Şuralar Partisi'ni örgütlemek için Trabzon'a gelen Halil Paşa sınır dışı edildi, Binbaşı Naim Cevat tutuklandı. 19 Temmuz 1920'de Moskova'ya ulaşan Dışişleri Bakanı Bekir Sami Kunduh başkanlığındaki ilk Türk resmi heyeti görüşmelerde, Türkiye'nin iç ve dış egemenliğine saygı gösterilmesi şartıyla Sovyet Rusya ile birlikte hareket edeceğini, boğazların Karadeniz devletlerince serbestçe kullanılabileceği ve birlikte savunulabileceğini belirterek, diğer İslam ülkeleri üzerinde önemli bir yere sahip olan Türkiye'ye yardım yapılmasını istedi. Bolşevikler ise Doğu politikasının Türkler ile birlikte belirlenmesinin faydalı olacağını belirtip, rejim muhalifi Müslümanların hareketlerinin engellenmesini istedi. 1-8 Eylül 1920'de Bakü'de Komünist Enternasyonal tarafından toplanan Doğu Halkları Kurultayı'na katılanlar arasında Mustafa Suphi, Enver Paşa ve Büyük Millet Meclisi'ni temsilen bir heyet de bulunuyordu. Doğu Halkları Kurultayı'nda Mustafa Suphi ve yoldaşları, Türkiye ile ilgili işlerde yetkilendirildi. Mustafa Suphi 10 Eylül'de yeniden oluşturulan Türkiye Komünist Partisi'ne başkan seçildi. TKP'nin Anadolu topraklarına taşınması, I. Dünya Savaşı'nda tutsak alınan Türklerin hazırlanıp, bir birlik halinde Türkiye'ye gönderilmesine karar verildi ve önde gelen parti üyeleri teşkilatlanma çalışmaları yapmak üzere Anadolu'ya gönderildi. Mustafa Suphi, Anadolu'ya geçerek Ulusal Kurtuluş Hareketi'ni bir işçi-köylü devrimiyle sonuçlandırmak istiyordu. Bir Sovyet heyeti 8 Eylül 1920'de Erzurum'a iki yüz kilo külçe altın, Bekir Sami Kunduh başkanlığındaki heyet ise 1920 Eylül'ünde Moskova dönüşünde, Ankara'ya 1 milyon altın ruble getirdi. Aslında, Sovyet yardımlarının büyük bir bölümü Orta Asya Türkleri tarafından temin ediliyordu. Buhara Cumhuriyeti, Türkiye'ye teslim edilmek üzere 100 milyon altın rubleyi Rus Hazinesi'ne verdiği halde, gelen yardım bunun çok altında olmuştu. 

          Anadolu'daki komünist hareketleri denetim altına almak isteyen Mustafa Kemal'in 18 Ekim 1920'de kurdurduğu Resmi Türkiye Komünist Partisi'nin kurucuları arasında Tevfik Rüştü Aras, Mahmut Esat Bozkurt, Yunus Nadi Abalıoğlu, Çerkez Hakkı Behiç Bayiç, Refik Koraltan, Kılıç Ali ve Süreyya Yiğit gibi tanınmış isimler vardı. Genel sekreteri Çerkez Hakkı Behiç olan partinin üyeleri arasında ise Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Çerkez Ethem de bulunuyordu. Sınıf savaşını reddeden Resmi Türkiye Komünist Partisi, Komünist Enternasyonal'e üyelik için başvurduysa da kabul edilmedi. 7 Aralık 1920 tarihinde kurulan ve Komünist Enternasyonal'in görüşlerini benimseyen Türkiye Halk İştirakiyun Partisi'nin kurucuları arasında ise Tokat milletvekili Nazım, Şeyh Servet Akdağ, Mehmet Şükrü, Salih Hacıoğlu ve Zihnetullah Nuşiveran bulunuyordu. Ankara'ya gelmesine izin verilen Mustafa Suphi ve Sovyet kafilesi 28 Aralık 1920'de Kars'ta resmi törenle karşılandı. Mustafa Kemal, Sovyet temsilci Upmal ile Ocak 1921'de Ankara'da yaptığı görüşmede şunları söylüyordu: "Devrimci çalışmanın iki yolu vardır. Birisi halkı kendi kişisel düşüncene boyun eğmeye zorlamaktır. İkincisi halkın duygularını tartarak, çoğunluğun istekleri doğrultusunda hareket etmektir. Bugünkü ortamda birliğimizin korunabilmesi için ikinci yoldan gitmek zorundayız."
 
Kars'tan Erzurum'a gelen ve burada çeşitli hakaretlere uğrayan Mustafa Suphi ve arkadaşları, önceden hazırlanan plan gereği ve saldırılardan koruma gerekçesiyle şehre sokulmadı ve Trabzon'a yönlendirildi. Trabzon'a kadar güvenlik kuvvetlerinin denetiminde ve protestolar arasında gelen Mustafa Suphi ve heyeti sınır dışı edilmek üzere bir tekneye bindirildi. Hemen arkasından Trabzon Müdafai Hukuk Cemiyeti üyesi Yahya Kahya ve silahlı adamlarını taşıyan bir tekne daha yola çıktı. 15'ler diye anılan Mustafa Suphi ve arkadaşları, 28–29 Ocak 1921 gecesi Sürmene açıklarında tekneden denize atıldı. Resmi Türkiye Komünist Partisi ile Türkiye Halk İştirakiyun Partisi 1 Şubat 1921'de kapatıldı.
Sovyet rejiminin Mustafa Kemal'e alternatif olarak gördüğü ve Sakarya Zaferi'ne kadar (13 Eylül 1921) Batum'da beklettiği Enver Paşa ve arkadaşları 19 Ekim 1921'de Buhara'ya gitti. Hukuk Cemiyeti'nin parasını zimmetine geçirmekle suçlanan, ancak yapılan yargılama sonunda beraat eden Yahya Kahya ve iki arkadaşı, 3 Temmuz 1922'de Trabzon'da, Mustafa Kemal Atatürk'ün daha sonra Muhafız Alay Komutanı olan İsmail Hakkı Tekçe ve Topal Osman'ın iki adamı tarafından öldürüldü. Basmacıların Bolşeviklere karşı yürüttüğü isyanın başına geçen Enver Paşa ise 5 Ağustos 1922'de Tacikistan'da, Kızıl Ordu ile savaşırken öldürüldü.
 
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder