Türk
Kurtuluş Savaşı'nda Bolşevikler, Komünist Partiler ve Mustafa Suphi
Sinan SEYDİOĞULLARI
İngilizler, Çarlık Rusya'nın
yardımına yetişememiş ve Bolşevikler 7 Kasım 1917'de iktidarı ele geçirmişti. Rusya'daki
komünist rejim, Kurtuluş Savaşı'na katkı vererek, Avrupalı emperyalistlere
karşı daha güçlü hale gelebileceğini ve Türkiye'nin komünistleşebileceğini, bununla
da Orta Asya'daki Türkleri ve bütün İslam dünyasını kazanabileceğini; Türkiye
ise silah, cephane ve para yardımı almak için Sovyetlerle yakınlaşmak zorunda
olduğunu biliyordu. Moskova'ya bağımlı bir komünist partinin kurulmasına razı
olması şartıyla Mustafa Kemal liderliğindeki kurtuluş hareketine yardım
edeceğini bildiren Bolşevikler, Batı emperyalizmine karşı Türkiye ile stratejik
bir ortaklık kurdu. Halkların kendi geleceğini tayin etme hakkı olduğunu
söyleyen Bolşevikler, İslamiyetin de simgesi olan yeşil rengi kullanıyordu. Panturanizm
ve Panislamizm politikalarıyla tanınan ittihatçı liderler Enver, Talat ve Cemal
Paşa'yla da temas kuran Sovyetler, Hindistan'da İngiliz emperyalizmine karşı
bir örgütlenme karşılığında Türk Kurtuluş Savaşı'na yardım etmeyi önermişti. 14
Temmuz 1919'da İstanbul'da, ittihatçıların kontrolünde Türkiye Komünist Partisi
kurucu komitesi oluşturulmuştu.

Azerbaycan'da Sovyet devrimi
yapılması üzerine 27 Mayıs 1920'de Bakü'ye gelen Mustafa Suphi ve yoldaşları,
burada Türkiye Komünist Partisi'ni denetim altına aldı ve partideki
ittihatçıları uzaklaştırdı. Bunun üzerine ittihatçılar, programı tamamen
Bolşevizm ve Komünizm esaslarını içeren Halk Şuralar Partisi'ni kurdu. 3
Haziran 1920'de Mustafa Kemal Paşa'ya diplomatik ve konsolosluk ilişkilerinin
hemen kurulmasını öneren Sovyetler, Türk boğazları meselesinin Karadeniz'e
kıyısı bulunan devletlerin katıldığı bir konferansta ele alınması görüşünü
yineledi. Mustafa Kemal, 20 Haziran 1920'de Enver Paşa ve arkadaşlarının Büyük
Millet Meclisi ile hiçbir bağlantılarının kalmadığını açıkladı ve Halk Şuralar
Partisi'ni örgütlemek için Trabzon'a gelen Halil Paşa sınır dışı edildi, Binbaşı
Naim Cevat tutuklandı. 19 Temmuz 1920'de Moskova'ya ulaşan Dışişleri Bakanı
Bekir Sami Kunduh başkanlığındaki ilk Türk resmi heyeti görüşmelerde, Türkiye'nin
iç ve dış egemenliğine saygı gösterilmesi şartıyla Sovyet Rusya ile birlikte
hareket edeceğini, boğazların Karadeniz devletlerince serbestçe
kullanılabileceği ve birlikte savunulabileceğini belirterek, diğer İslam
ülkeleri üzerinde önemli bir yere sahip olan Türkiye'ye yardım yapılmasını
istedi. Bolşevikler ise Doğu politikasının Türkler ile birlikte belirlenmesinin
faydalı olacağını belirtip, rejim muhalifi Müslümanların hareketlerinin engellenmesini
istedi. 1-8 Eylül 1920'de Bakü'de Komünist Enternasyonal tarafından toplanan
Doğu Halkları Kurultayı'na katılanlar arasında Mustafa Suphi, Enver Paşa ve
Büyük Millet Meclisi'ni temsilen bir heyet de bulunuyordu. Doğu Halkları
Kurultayı'nda Mustafa Suphi ve yoldaşları, Türkiye ile ilgili işlerde
yetkilendirildi. Mustafa Suphi 10 Eylül'de yeniden oluşturulan Türkiye Komünist
Partisi'ne başkan seçildi. TKP'nin Anadolu topraklarına taşınması, I. Dünya
Savaşı'nda tutsak alınan Türklerin hazırlanıp, bir birlik halinde Türkiye'ye
gönderilmesine karar verildi ve önde gelen parti üyeleri teşkilatlanma
çalışmaları yapmak üzere Anadolu'ya gönderildi. Mustafa Suphi, Anadolu'ya
geçerek Ulusal Kurtuluş Hareketi'ni bir işçi-köylü devrimiyle sonuçlandırmak
istiyordu. Bir Sovyet heyeti 8 Eylül 1920'de Erzurum'a iki yüz kilo külçe altın,
Bekir Sami Kunduh başkanlığındaki heyet ise 1920 Eylül'ünde Moskova dönüşünde,
Ankara'ya 1 milyon altın ruble getirdi. Aslında, Sovyet yardımlarının büyük bir
bölümü Orta Asya Türkleri tarafından temin ediliyordu. Buhara Cumhuriyeti,
Türkiye'ye teslim edilmek üzere 100 milyon altın rubleyi Rus Hazinesi'ne
verdiği halde, gelen yardım bunun çok altında olmuştu.
Anadolu'daki komünist hareketleri
denetim altına almak isteyen Mustafa Kemal'in 18 Ekim 1920'de kurdurduğu Resmi
Türkiye Komünist Partisi'nin kurucuları arasında Tevfik Rüştü Aras, Mahmut Esat
Bozkurt, Yunus Nadi Abalıoğlu, Çerkez Hakkı Behiç Bayiç, Refik Koraltan, Kılıç
Ali ve Süreyya Yiğit gibi tanınmış isimler vardı. Genel sekreteri Çerkez Hakkı
Behiç olan partinin üyeleri arasında ise Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Ali Fuat
Cebesoy, Refet Bele, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve Çerkez Ethem de
bulunuyordu. Sınıf savaşını reddeden Resmi Türkiye Komünist Partisi, Komünist
Enternasyonal'e üyelik için başvurduysa da kabul edilmedi. 7 Aralık 1920
tarihinde kurulan ve Komünist Enternasyonal'in görüşlerini benimseyen Türkiye
Halk İştirakiyun Partisi'nin kurucuları arasında ise Tokat milletvekili Nazım,
Şeyh Servet Akdağ, Mehmet Şükrü, Salih Hacıoğlu ve Zihnetullah Nuşiveran
bulunuyordu. Ankara'ya gelmesine izin verilen Mustafa Suphi ve Sovyet kafilesi
28 Aralık 1920'de Kars'ta resmi törenle karşılandı. Mustafa Kemal, Sovyet
temsilci Upmal ile Ocak 1921'de Ankara'da yaptığı görüşmede şunları söylüyordu:
"Devrimci çalışmanın iki yolu
vardır. Birisi halkı kendi kişisel düşüncene boyun eğmeye zorlamaktır. İkincisi
halkın duygularını tartarak, çoğunluğun istekleri doğrultusunda hareket
etmektir. Bugünkü ortamda birliğimizin korunabilmesi için ikinci yoldan gitmek
zorundayız."
Kars'tan Erzurum'a gelen ve burada çeşitli hakaretlere
uğrayan Mustafa Suphi ve arkadaşları, önceden hazırlanan plan gereği ve saldırılardan
koruma gerekçesiyle şehre sokulmadı ve Trabzon'a yönlendirildi. Trabzon'a kadar
güvenlik kuvvetlerinin denetiminde ve protestolar arasında gelen Mustafa Suphi
ve heyeti sınır dışı edilmek üzere bir tekneye bindirildi. Hemen arkasından
Trabzon Müdafai Hukuk Cemiyeti üyesi Yahya Kahya ve silahlı adamlarını taşıyan
bir tekne daha yola çıktı. 15'ler diye anılan Mustafa Suphi ve arkadaşları,
28–29 Ocak 1921 gecesi Sürmene açıklarında tekneden denize atıldı. Resmi
Türkiye Komünist Partisi ile Türkiye
Halk İştirakiyun Partisi 1 Şubat 1921'de kapatıldı.
Sovyet rejiminin
Mustafa Kemal'e alternatif olarak gördüğü ve Sakarya Zaferi'ne kadar (13 Eylül
1921) Batum'da beklettiği Enver Paşa ve arkadaşları 19 Ekim 1921'de Buhara'ya
gitti. Hukuk Cemiyeti'nin parasını zimmetine geçirmekle suçlanan, ancak yapılan
yargılama sonunda beraat eden Yahya Kahya ve iki arkadaşı, 3 Temmuz 1922'de
Trabzon'da, Mustafa Kemal Atatürk'ün daha sonra Muhafız Alay Komutanı olan
İsmail Hakkı Tekçe ve Topal Osman'ın iki adamı tarafından öldürüldü.
Basmacıların Bolşeviklere karşı yürüttüğü isyanın başına geçen Enver Paşa ise 5
Ağustos 1922'de Tacikistan'da,
Kızıl Ordu ile savaşırken öldürüldü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder