6 Nisan 2019 Cumartesi

Türk Soylular ve Anadolu'nun Bütünlüğü Sinan SEYDİOĞULLARI


Türk Soylular ve Anadolu'nun Bütünlüğü
                                                                                                  
                                                                                             Sinan SEYDİOĞULLARI

          Türkler dünyanın en eski milletlerindendir. Türkler kadar yeryüzünün her yanına yayılmış, başka bir millet yoktur. "Türk var oldukça, mut­laka kendisine bir otağ bu­lur" diyen Mevlana şunu da söyler: "Türk’ün gelip geçmediği, konup göçmediği yer var mı?/Her gün yeni bir yerden geçmek ne iyi/Her gün yeni bir yere göçmek ne güzel/Bulanmadan, donmadan akmak ne ala."


          Türkler Hazar Denizi, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu hattının çok eski sahipleridir. Bu bölgelerdeki mağaralarda bulunan çeşitli Türk damgaları, eski Türk alfabesiyle yazılmış yazıtlar ve kayalara çizilmiş dağ keçisi ve güneş resimleri, Orta Asya ile Anadolu bağlantısının tarih öncesi dönemlere dayandığını gösterir.

          Mustafa Kemal Atatürk 1923'te Bursa'da yaptığı konuşmada, "Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki erdeme sahiptir. Bu erdemleri hiçbir kuvvet milletimizin kalbinden ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz" der. 1924 Anayasasında, "Türkiye ahalisine, din ve ırk farkı olmaksızın, vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur" denmiş ve ulus-devlet, hukuksal bir yurttaşlık bağı ile pekiştirilmiştir. 

          1930'da Afet İnan imzasıyla yayınlanan Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabında Atatürk şunları söyler; "Bugünkü Türk ulusu içinde yurttaşlar ve kendilerini birincil kimlikleri bakımından Kürt, Çerkez, Laz ya da Boşnak olarak görme konusunda teşvik edilen eş vatandaşlar vardır. Eski baskıcı yönetim dönemlerinin ürünü olan bu hatalı adlandırmalar ulusun, düşmanın elinde oyuncak olan birkaç beyinsiz gerici dışındaki üyelerine acıdan başka bir şey vermemiştir... Ulusun, bu tür yanlış adlandırmalar nedeniyle acı duyan üyeleri... aslında, Türk toplumuyla aynı geçmişi, tarihi, manevi değerleri ve hukuku paylaşmaktadırlar, dolayısıyla etnik anlamda olmayan Türklüğü birincil kimlikleri olarak düşünmeye devam etmelidirler", "Bugün içimizde bulunan Hristiyan, Musevi vatandaşlar, yazgılarını ve geleceklerini Türk milletine vicdani arzularıyla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle, yabancı gözüyle bakmak, medeni Türk milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?"  

          M. Kemal Atatürk 1931 Ağustos'unda yapılan II. Balkan Konferansında ise, "Karadeniz'in kuzey ve güney yollarıyla, binlerce yıllar deniz dalgaları gibi birbiri ardınca gelip, Balkanlar'da yerleşmiş olan insan kitleleri, başka başka adlar taşımış olmalarına rağmen, gerçekte bir tek beşikten çıkan ve damarlarında aynı kan dolaşan kardeş kavimlerden başka bir şey değildir" diyordu. 

                       Bugün, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasının ardından bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya (Türkistan) Cumhuriyetleri Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile Rusya Federasyonu içinde kalan Başkurdistan, Çuvaşistan, Hakasya, Saha (Yakut), Tataristan, Tuva, Altay, Kabardey-Balkar ve Karaçay Çerkes gibi özerk Türk cumhuriyetleri ve diğer Türk toplulukları, Kırım Özerk Cumhuriyeti, Balkan Türkleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Halep ve Kerkük Türkleri ile bütünleşmenin, Türk topluluklarının birbirini tanımasının ne kadar önemli olduğu açıkça görülmektedir. 

                    2. Dünya Savaşı sonrasında parçalanmış ülkeler arasında 1950'lerde Avrupa'da başlatılan kardeş şehir ilişkileri günümüze kadar ulaşmış bulunuyor. Örneğin bugün, Antalya Alanya'nın 4'ü Rusya'dan, 4'ü Polonya'dan, 2'si Almanya, 2'si Litvanya, diğerleri Finlandiya, Romanya, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Letonya, Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Macaristan, Tunus, Yunanistan ve Türkiye'den olmak üzere toplam 23 kardeş şehri bulunuyor. Bunlar arasında Türkistan (Orta Asya) ve diğer Türk Cumhuriyetlerinden bir tek şehir bile bulunmuyor.

          Türkiye'nin her bir şehrinin Türkistan (Orta Asya) ve diğer Türk Cumhuriyetlerinden en az bir şehir ile kardeşlik ilişkisi olmalıdır. Kardeşlik ilişkileri resmi olmaktan çıkartılıp, halka mal edilmelidir. Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünün korunması bakımından batı-doğu, kuzey-güney şehirleri arasında kardeşlik ilişkileri kurulmalıdır.

          Her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının cehaletinin giderilerek, kültürünün geliştirilmesi, halkın egemen olması, adaletli gelir dağılımının sağlanması ve ekonominin bağımsız olması önemlidir. Anadolu'nun daha deniz bile görmemiş insanlarına kıyı kentlerinde turizmi yaşatmak, buna karşılık kıyılarda ve gelişmiş bölgelerde yaşayanların Anadolu'nun diğer bölgelerini tanımasını sağlamak gerekir.

          Millet ve memleket bütünlüğünü korumak kendi insanına, kendi yurttaşına saygı göstermek, ona hizmet etmek ve onun cehaletini gidermekle olur. Batı'yı överken, kendi insanından utananlar, millete ve memlekete sövenler aynaya bakmaktan korkanlardır!       
      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder