*Bu
yazı ilk defa Kasım 2004 tarihli Alanya Vizyon Dergisi'nde yayınlanmıştır.
İki yüz kilometrelik yeni bir
yayla gezisinde, Gevne Çayı vadisi üzerinden Toroslar'ın iki bin metre
yükseklikteki yaylalarına çıkıp Köprülü ve Taşatan yolundan Alanya’ya
döneceğiz.
Çok sayıda endemik bitki türünün
yaşam alanı olan Gevne Çayı Vadisi’nde önce Çayarası’nı, sonra Sarıveliler yol
ayrımını, daha sonra Uçansu Şelalesi’ni, Cırlasun Köprüsü’nü ve Şeker’in Kahvesi’ni
geçip Cikcilli Yaylası yolundan sola dönüyoruz.
Bundan sonra Keşefli, İspatlı ve
Aliefendi güzlelerini geçiyor ve Beyreli Köyü’ne varıyoruz. Bizi çok sıcak
karşılıyorlar. Köyün yaklaşık dört kilometre güneybatısında bulunan Ayımuharı Yaylası’nda,
iki bin 380 metre
yükseklikte, küçük bir krater gölü olan Karagöl’e çıkıp çıkamayacağımızı
öğrenmeye çalışıyoruz. “Araç çıkamaz, gidiş dönüş yürüyerek dört saati geçer”
diyorlar. Mehmet Turan, Karagöl’ün fotoğrafını çektirip bize mutlaka
ulaştıracağını söylüyor. Biz de göle gitmekten vazgeçiyor ve Eğrigöl’e doğru
yolumuza devam ediyoruz. Önce Gevne Çayı kaynağının bulunduğu İnlice Yaylası’nın
yol ayrımını, dört kilometre sonra da Kocaalan Yaylası’nı ve Gölbeleni yol
ayrımını geçip Mıhlı Çeşmesi’ne varıyoruz. Çeşmenin suyu “karpuz çatlatan”
soğuklukta… Burada biraz dinlenip sonra yolumuza devam ediyor ve Tosmur Yaylası
yol ayrımını, Payallar ve Çatmalı yaylalarını geçiyoruz.
.jpg)
Çatmalı’yı geçtikten sonra yolun
solundaki çayırlıkta otlayan koyun sürüsünü seyrederken, anasıyla birlikte
çimlerin üzerine uzanmış, sevimli bir kuzu dikkatimizi çekiyor… Arkadaşlar
kuzuyu kucaklayıp öpüyorlar… Anasının kuzuyu bırakmaya hiç niyeti yok!
Yanımızdan ayrılmıyor… Tam bu sırada, bir çoban köpeğinin bize doğru hızla
geldiğini görüyoruz. Köpek iyice yaklaşmışken, kuzuyu bırakıp araca biniyoruz.
Çatmalı’dan beş kilometre sonra Eğrigöl yol ayrımına varıyoruz. Üzerinde
bulunduğumuz, iki bin metreyi aşan yükseklikteki sırttan Eğrigöl’ü ve iki bin 877
metrelik yüksekliğiyle yörenin en yüksek noktası olan Geyik Dağı’nı
seyrediyoruz… Eğrigöl’ün güneyi çayır, çimen… Geniş otlaklarda atlar, keçi ve
koyun sürüleri yayılıyor… Yörede bulunan çok sayıdaki pınardan kaynayan sular
otlağın ortasından kıvrıla kıvrıla Söbüçimen’e doğru akıyor… Bir zamanlar yağlı
güreşlerin yapıldığı alandan sonra Yanıklar’ı ve Yeroluk Pınarı’nı geçip
Kubuşlar Yaylası’na, oradan da Eğribel Yaylası yol sapağını geçerek, tarihi bir
yerleşim olan Seyricek Yaylası’na ulaşıyoruz.
.jpg)
Bundan sonra, geniş bir düzlük
olan Kurugöl Yaylası’nı geride bırakıyor ve Çayboğazı Yaylası’na varıyoruz.
Burada, üzerinde “Sultanpunarı” yazan çeşmenin soğuk suyunu oğlaklarla
paylaşıyoruz. Yayla ve köy yolları kenarında yaptırılan çok sayıdaki hayır
yapısı çeşmelerden akan Toroslar'ın soğuk kaynak suları her türlü canlının su
ihtiyacını karşılıyor… Sağımızda, iki bin 731 metre yükseklikteki
Akdağ yükseliyor… Yellice ve Samsam belinden sonra, Başpınar ve Boğazoluk
yaylaları yol ayrımlarını geçiyor, yolda karşılaştığımız köylülerle sohbet
ediyoruz. Akyar (Balur) Köyü’nden batıya doğru iyice darlaşan Alara vadisinde beş
kilometre kadar gidip Kayabükü (Çündüre) Köyü’ne varıyoruz. Buradan üç
kilometre sonra güneye doğru devam ederek, Alara Çayı’nı geçiyor ve hemen sonra
Uçan Şelalesi yoluna dönüyoruz. Üç kilometre sonra, adına Alara da denilen
şelaleyi bütün görkemiyle karşımızda buluyoruz… Şelale, Alara Çayı’nın ana
besleyici kaynağı… Alara Çayı daha doğuda, Köprübaşı’nın kuzeyindeki Dereyurt Yaylası’ndan
çıkıyor ve seksen iki kilometre aktıktan sonra Akdeniz’e dökülüyor. Büyük bir
gürültüyle Alara Çayı’na dökülen Uçan Şelalesi’nin çevresinde piknik alanları
bulunuyor. Şelalenin suyunun, kuzeyde bulunan Akdağ’dan geldiği söyleniyor.

Şelaleden ana yola çıkıp sola
dönüyor ve altı kilometre sonra Köprülü (Girenes) beldesine varıyoruz. Buradan
Çaltı yoluna devam ediyor, sonra sola, orman yoluna giriyoruz. Bir süre gidip
Kuyumcu mevkiinden, Köprübaşı-Taşatan yoluna çıkıyoruz. Hacıbeleni’ni ve Çaltı Yaylası
yol ayrımını geçiyoruz. Yolun sağında bulunan Tesbili Han’ın yanında mola
veriyoruz. Bir zamanlar yaylacılığın ve kervancılığın önemli kilometre taşları
olan, insanları ve hayvanları yağmurdan, sıcaktan ve de soğuktan koruyan hanlar
ne yazık ki, günden güne yıkılıp yok oluyorlar.
Kış sporlarına elverişli
yapısıyla bilinen iki bin 354
metre yükseklikteki Akdağ'ın dik ve ormanlık olan kuzey
yamaçlarını hayranlıkla seyrederek, Yelköprü’den Kargı Çayı Vadisi’nin güneyine
geçiyoruz. Sık bitki örtüsüne sahip Kargı Çayı Vadisi endemik türleri de
barındırıyor. Vadi boyunca üzerinde büyük bir alabalık üretme çiftliği bulunan
Kozlu Deresi’ni, sonra Kuduzunmezarı Çeşmesi’ni, Banlıca Yaylası’nı, Çatlağın Hanı’nı,
sonra da Taşatan Uçurumu’nu ve Derince Hanı’nı geçip sola, Bademağacı yoluna
tırmanıyoruz. Tepeyi aşıyor ve adeta süzülerek, önce Bademağacı’na, sonra
Değirmendere, Oba ve Cikcilli üzerinden Alanya’ya iniyoruz.