Sabahın erken saatleri... Çoğunlukla günübirlik yaptığımız turlardan birine daha çıkmak üzereyiz. Bu defa Kemer, Çıralı, Olimpos, Adrasan ve Kumluca’yı dolaşıp dönmeyi planlıyoruz.
Kahvaltıyı Antalya civarında yapmak üzere Alanya’dan yola koyuluyoruz. Akdeniz solumuzda, göz alabildiğince uzanıyor. Antalya’dan Kemer yoluna giriyoruz. Sıçan adasını geçiyoruz. Kahvaltıyı, Küçükçaltıcak’ta yapmaya karar veriyoruz. Bizim gibi erken kalkanlar istediği masaya oturmuşlar. Biz de beğendiğimiz bir masa seçiyoruz. Bizim ekibin kahvaltı geleneğinde, Adil arkadaşımızın getirdiği tulum peyniri var...Resim: Sıçan adası
Resim: Çaltıcak Kıyıları
Çaltıcakları, Beldibi ve Göynük’ü geçip Kemer’e ulaşıyoruz. Sağımızda, yüksek bir sur gibi uzanan Beydağları var. Antalya Sarısu’dan Gelidonya burnuna kadar uzanan kıyı kesimi, bazı yerleşim yerleri hariç, Olimpos-Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içerisinde yer alıyor. 2366 m yüksekliğindeki Tahtalı Dağı’nın da içinde yer aldığı park alanında Olympos, Phaselis, Gagai, Idyros antik kent kalıntıları, Chimaera (Yanartaş) oluşumu, Çıralı ve Adrasan başta olmak üzere, orman ve denizin kucaklaştığı birçok koy ve kumsal bulunuyor.
Tahtalı Dağı’nı geride bırakmışken, Çıralı yol ayrımından sola sapıyoruz. Çıralı’daki günübirlik alandan 1200 basamaklı taş merdivenle çıkılan dağın yamacında, dallarına çaputlar bağlanmış ağaçların yanından geçiyor ve çatlaklarından doğal gaz sızan kurşun rengi kayalara ulaşıyoruz.
Resim:Yanartaş 1
Resim:Yanartaş 2
Mitolojiye
göre, madencilik tanrısı Hephaistos atölyelerini yanardağların içine
kurduğundan, Olympos antik kentinin kutsal alanı olan Yanartaş bu tanrıya
adanmış. Chimaera’daki kalıntılar arasında Hephaistos tapınağı ve 5. yüzyıla
tarihlenen üç nefli kilise bulunuyor. İlkçağdan beri yandığı tahmin edilen Likya’nın Sönmeyen Ateşi, dönemin
insanlarınca kutsal sayılmış ve mitolojik canavar Khimaira buradan doğmuş. Mitolojide, Ephyra kralı
Glaukos’un oğlu Hippones, bir av partisinde Belleros adlı birisini kazayla
öldürür ve Belleros’u yiyen anlamına gelen Bellerophontes adını alır.
Homeros’un anlattığına göre, Ephyra’dan sürülen Bellerophontes Tiryns kralı
Proitos’a sığınır. Kralın karısı Anteia, aşık olduğu bu yakışıklı delikanlıya
duygularını açıkça belli eder, ancak reddedilince krala giderek,
Bellerophontes’in kendisine zorla sahip olmak istediğini, karşı koyması sonucu
elinden ancak kurtulabildiğini söyler. Kral delikanlıyı kendi eliyle öldürmek
istemez. Çağırıp eline bir mektup verir ve onu kayınpederi olan Likya kralına
götürmesini emreder. Mektupta, mektubu getirenin derhal öldürülmesi
istenmektedir. Kral ise ondan, Olympos civarında yaşayan Khimaira canavarını
bulup öldürmesini ister. Bellerophontes aslan başlı, keçi gövdeli, yılan
kuyruklu ve soluğu alevler saçan Khimaira canavarını öldürmek için yola
koyulur. Yolda karşısına çıkan kanatlı at Pegasos’u yakalar ve ona binip
canavarın yaşadığı yere doğru uçar. Yere inerken, mızrağını canavarın ağzından
içeri sokmayı başarır ve onu yerin yedi kat dibine gömer. Mızrağın ucunda
bulunan kurşunlar canavarın alevler saçan soluğuyla erir, etini dağlayıp yakar
ve korkunç ejderha bu şekilde ölür. Ancak yerin altından, Khimaira’nın ağzından
çıkan ateş hiç sönmez.
Ekibimizdeki itfaiyeci arkadaş, “Bu
ateş niçin sönmüyor?” diye incelemeler yapıyor ve Yanartaş’tan dönüyoruz.
Sağımızda solumuzda, karabuba dedikleri karanfil çiçekleri görüyoruz... Buradan
Olympos antik kentine ve oradan sahile geçiyoruz.
İlk Olympos kentinin Adrasan koyu kuzeyindeki Musa Dağı’nın zirvesinde kurulduğu, Olympos antik kentinde yapılan olimpiyat oyunlarında, atletlerin Chimaera’nın kutsal ateşiyle tutuşturdukları meşalelerle kente doğru koştukları ve günümüzde yakılan olimpiyat meşalesinin Chimaera’nın sönmeyen ateşinin sembolik bir ifadesi olduğu söyleniyor. Olympos ve Phaselis kentleri, tarihte korsanların yurdu olarak biliniyor. MÖ 80 dolaylarında, Kilikyalı korsanların Akdeniz kıyılarındaki egemenliğini kırmak isteyen Romalılar önce korsanların donanmasını denizde yeniyor, sonra korsanbaşı Zeniketes’in barındığı Olympos’u kuşatıyor. Umutsuz duruma düşen Zeniketes oturduğu evi ailesiyle birlikte ateşe vererek intihar ediyor.
Resim: Olimpos
Musa Dağı’nı, bir de Adrasan koyundan seyrediyoruz. Likya yolunu tutanlar var civarda. Buradan Karaöz limanına kadar iniyoruz. Zaman insanoğlunun hükmedemediği şey... Zaman yetmiyor.
Resim: Karaöz
Tebrikler. Elinize sağlık :)
YanıtlaSil