24 Ağustos 2022 Çarşamba

Gevne Çayı’ndan Alara’ya Sinan SEYDİOĞULLARI

 *Bu yazı ilk defa Kasım 2004 tarihli Alanya Vizyon Dergisi'nde yayınlanmıştır.

              İki yüz kilometrelik yeni bir yayla gezisinde, Gevne Çayı vadisi üzerinden Toroslar'ın iki bin metre yükseklikteki yaylalarına çıkıp Köprülü ve Taşatan yolundan Alanya’ya döneceğiz.

              Çok sayıda endemik bitki türünün yaşam alanı olan Gevne Çayı Vadisi’nde önce Çayarası’nı, sonra Sarıveliler yol ayrımını, daha sonra Uçansu Şelalesi’ni, Cırlasun Köprüsü’nü ve Şeker’in Kahvesi’ni geçip Cikcilli Yaylası yolundan sola dönüyoruz.

              Bundan sonra Keşefli, İspatlı ve Aliefendi güzlelerini geçiyor ve Beyreli Köyü’ne varıyoruz. Bizi çok sıcak karşılıyorlar. Köyün yaklaşık dört kilometre güneybatısında bulunan Ayımuharı Yaylası’nda, iki bin 380 metre yükseklikte, küçük bir krater gölü olan Karagöl’e çıkıp çıkamayacağımızı öğrenmeye çalışıyoruz. “Araç çıkamaz, gidiş dönüş yürüyerek dört saati geçer” diyorlar. Mehmet Turan, Karagöl’ün fotoğrafını çektirip bize mutlaka ulaştıracağını söylüyor. Biz de göle gitmekten vazgeçiyor ve Eğrigöl’e doğru yolumuza devam ediyoruz. Önce Gevne Çayı kaynağının bulunduğu İnlice Yaylası’nın yol ayrımını, dört kilometre sonra da Kocaalan Yaylası’nı ve Gölbeleni yol ayrımını geçip Mıhlı Çeşmesi’ne varıyoruz. Çeşmenin suyu “karpuz çatlatan” soğuklukta… Burada biraz dinlenip sonra yolumuza devam ediyor ve Tosmur Yaylası yol ayrımını, Payallar ve Çatmalı yaylalarını geçiyoruz.

              Çatmalı’yı geçtikten sonra yolun solundaki çayırlıkta otlayan koyun sürüsünü seyrederken, anasıyla birlikte çimlerin üzerine uzanmış, sevimli bir kuzu dikkatimizi çekiyor… Arkadaşlar kuzuyu kucaklayıp öpüyorlar… Anasının kuzuyu bırakmaya hiç niyeti yok! Yanımızdan ayrılmıyor… Tam bu sırada, bir çoban köpeğinin bize doğru hızla geldiğini görüyoruz. Köpek iyice yaklaşmışken, kuzuyu bırakıp araca biniyoruz. Çatmalı’dan beş kilometre sonra Eğrigöl yol ayrımına varıyoruz. Üzerinde bulunduğumuz, iki bin metreyi aşan yükseklikteki sırttan Eğrigöl’ü ve iki bin 877 metrelik yüksekliğiyle yörenin en yüksek noktası olan Geyik Dağı’nı seyrediyoruz… Eğrigöl’ün güneyi çayır, çimen… Geniş otlaklarda atlar, keçi ve koyun sürüleri yayılıyor… Yörede bulunan çok sayıdaki pınardan kaynayan sular otlağın ortasından kıvrıla kıvrıla Söbüçimen’e doğru akıyor… Bir zamanlar yağlı güreşlerin yapıldığı alandan sonra Yanıklar’ı ve Yeroluk Pınarı’nı geçip Kubuşlar Yaylası’na, oradan da Eğribel Yaylası yol sapağını geçerek, tarihi bir yerleşim olan Seyricek Yaylası’na ulaşıyoruz.

              Bundan sonra, geniş bir düzlük olan Kurugöl Yaylası’nı geride bırakıyor ve Çayboğazı Yaylası’na varıyoruz. Burada, üzerinde “Sultanpunarı” yazan çeşmenin soğuk suyunu oğlaklarla paylaşıyoruz. Yayla ve köy yolları kenarında yaptırılan çok sayıdaki hayır yapısı çeşmelerden akan Toroslar'ın soğuk kaynak suları her türlü canlının su ihtiyacını karşılıyor… Sağımızda, iki bin 731 metre yükseklikteki Akdağ yükseliyor… Yellice ve Samsam belinden sonra, Başpınar ve Boğazoluk yaylaları yol ayrımlarını geçiyor, yolda karşılaştığımız köylülerle sohbet ediyoruz. Akyar (Balur) Köyü’nden batıya doğru iyice darlaşan Alara vadisinde beş kilometre kadar gidip Kayabükü (Çündüre) Köyü’ne varıyoruz. Buradan üç kilometre sonra güneye doğru devam ederek, Alara Çayı’nı geçiyor ve hemen sonra Uçan Şelalesi yoluna dönüyoruz. Üç kilometre sonra, adına Alara da denilen şelaleyi bütün görkemiyle karşımızda buluyoruz… Şelale, Alara Çayı’nın ana besleyici kaynağı… Alara Çayı daha doğuda, Köprübaşı’nın kuzeyindeki Dereyurt Yaylası’ndan çıkıyor ve seksen iki kilometre aktıktan sonra Akdeniz’e dökülüyor. Büyük bir gürültüyle Alara Çayı’na dökülen Uçan Şelalesi’nin çevresinde piknik alanları bulunuyor. Şelalenin suyunun, kuzeyde bulunan Akdağ’dan geldiği söyleniyor.

              Şelaleden ana yola çıkıp sola dönüyor ve altı kilometre sonra Köprülü (Girenes) beldesine varıyoruz. Buradan Çaltı yoluna devam ediyor, sonra sola, orman yoluna giriyoruz. Bir süre gidip Kuyumcu mevkiinden, Köprübaşı-Taşatan yoluna çıkıyoruz. Hacıbeleni’ni ve Çaltı Yaylası yol ayrımını geçiyoruz. Yolun sağında bulunan Tesbili Han’ın yanında mola veriyoruz. Bir zamanlar yaylacılığın ve kervancılığın önemli kilometre taşları olan, insanları ve hayvanları yağmurdan, sıcaktan ve de soğuktan koruyan hanlar ne yazık ki, günden güne yıkılıp yok oluyorlar.

              Kış sporlarına elverişli yapısıyla bilinen iki bin 354 metre yükseklikteki Akdağ'ın dik ve ormanlık olan kuzey yamaçlarını hayranlıkla seyrederek, Yelköprü’den Kargı Çayı Vadisi’nin güneyine geçiyoruz. Sık bitki örtüsüne sahip Kargı Çayı Vadisi endemik türleri de barındırıyor. Vadi boyunca üzerinde büyük bir alabalık üretme çiftliği bulunan Kozlu Deresi’ni, sonra Kuduzunmezarı Çeşmesi’ni, Banlıca Yaylası’nı, Çatlağın Hanı’nı, sonra da Taşatan Uçurumu’nu ve Derince Hanı’nı geçip sola, Bademağacı yoluna tırmanıyoruz. Tepeyi aşıyor ve adeta süzülerek, önce Bademağacı’na, sonra Değirmendere, Oba ve Cikcilli üzerinden Alanya’ya iniyoruz.   

      

 







 

 

2 yorum: