17 Temmuz 2022 Pazar

Gedefi Mağarası “Toroslarda Kutsal Bir Mekan” Sinan SEYDİOĞULLARI

                                                     Gedefi Mağarası

                                                “Toroslarda Kutsal Bir Mekan”

                                                                                                      Sinan SEYDİOĞULLARI

*Bu yazı ilk defa Haziran 2004 tarihli Alanya Vizyon Dergisi'nde yayınlanmıştır.

             İlkbahar ayları ve yaz başları doğanın tazelenme dönemidir. Doğadaki bu tazelikten bütün canlılar gibi biz de payımızı almak üzere yine yayla yollarındayız. Bu defa yaklaşık iki yüz kilometreyi bulan gezi güzergahımızın odağında Gedefi Mağarası var.

         Konaklı’dan başlayıp Güzelbağ, Gündoğmuş, Karadere, Güzelsu, Murtiçi üzerinden Alanya’ya dönmeyi planlıyor ve yine sabahın ilk ışıklarıyla aracımıza binip yola koyuluyoruz. Güzelbağ’dan sonra Bayırkozağacı yoluna dönüyor ve dört kilometre sonra yolun solundaki toprak yoldan kuzeye yöneliyoruz. Üç kilometre sonra da Colybrassos Ayasofya antik kentinin kalıntılarıyla karşılaşıyoruz. Çevrede çok sayıda lahit görülüyor. Roma dönemine ait kaya mezarının giriş kemerini bir Medusa başı süslüyor.

              Yayla ve köy yollarında çobanlar olmasa, yolu şaşırmak olası... Yol sapaklarında yerleşim birimleriyle doğal ve kültürel yerlerin yön levhalarının olmayışı büyük bir eksiklik! Bu yerleri tanıtıcı Türkçe ve yabancı bir dille yazılmış levhaların olmaması ise bir başka eksiklik.

              Geriye dönüyor ve Güzelbağ yol ayrımından yaklaşık yedi kilometre sonra, Uluyol çeşmesine varmadan önce, büyükçe bir kaya kütlesinin yanında duruyoruz. Yörükler bu kaya kütlesine Bereket Taşı diyor ve yaylalara gidip gelirken, bu kaya kütlesinden kopardıkları küçük taş parçalarını bereketli olsun diye un çuvallarının ya da tahıl ambarlarının dibine atıyorlarmış. Atalarımızın bu geleneğini yaşatmak üzere, biz de birkaç taş parçası koparıp yanımıza alıyoruz. Güzelbağ’dan yaklaşık on altı kilometre sonra Alara Çayı üzerindeki Kemer Köprü’ye varıyoruz. Buradan Gündoğmuş on bir kilometre uzaklıkta bulunuyor.

              Yolda, lastiği bile olmayan bisikletiyle oynayan ve keçilere nazire yaparcasına kayalara tırmanan eli, yüzü kirli ama bir o kadar da sevimli memleket çocuklarını görüyoruz. Her zamanki gibi onlara şeker, balon, ekmek vs ikram ediyoruz. Gündoğmuş girişinde, fotoğraf çektiğimizi gören yaşlı bir teyze yanındaki küçük torununa bizi soruyor: “Oğlum bunlar cavır deel mi?”

             Gündoğmuş çıkışında, onca yükseklikten düşen Suuçtuğu Şelalesi’ni bir süre seyrediyoruz. Karadere yoluna sapıyoruz. Gedefi Mağarası’nın yolunu öğrenmemiz gerek. Yol ayrımından yaklaşık beş yüz metre sonra, bir yapının önünde birilerini görüyoruz. Güzel bir rastlantı!... Orta yerdeki masanın kenarında oturan kişi tanıdık... Ramazan abinin ikram ettiği çayları içiyoruz. Sonra da yeğen Osman’ın rehberliğinde Gidirise Beli yoluna yöneliyoruz. İki kilometre sonra araçtan inip rehberimizin arkasından kuzeybatıya doğru yaklaşık yirmi dakikalık bir yürüyüşle Gedefi tepesinin doğusuna varıyoruz. 1234 metre yüksekliğindeki Gedefi tepesinin kuzeye bakan yamacında, kenarı uçurum olan bir mağara girişi görülüyor.

              Bir kısmı tahrip olmuş antik taş merdivenlerden inip girişe ulaşıyoruz. Uzunluğu 15 metre, genişliği 13 metre, yüksekliği ise 18 metre olan mağaranın arka kısmında kısmen tahrip olmuş, fresklerle bezeli nişler bulunuyor. Mağaranın orta yerinde ise iyice tahrip olmuş bir kadın heykeli duruyor. Mağara tabanında, şimdilerde üstü kapanmış olan bir kuyunun varlığından söz ediliyor. Yan duvarlarındaki yazıtlardan mağaranın tek tanrılı dine geçişten sonra kiliseye dönüştürüldüğü, aslında bir tanrıçaya adanmış kutsal bir yer olduğu anlaşılıyor.

              Gedefi tepesinin güneydoğusunda ise antik bir kentin kalıntıları bulunuyor. Böylesine değerli bir mağaranın tescili daha yeni yapılmış! Daha da kötüsü, günden güne tahrip ediliyor olması! Öyle ki, para bulma hevesiyle kesme taşlar bile dinamitlenmiş! Sahibine hayrı olmamış paranın kime ne yararı olur?

              Mağaradan dönüyor, önce el almış – ocaklı bir kadından dolayı ziyaretçisinin bol olduğunu duyduğumuz Karadere Köyü’nü, sonra da Güneyyaka Köyü’nü geçiyoruz. Buradan yaklaşık üç kilometre sonra vardığımız İnnas Yaylası’nda Şeyh Büyük Yunus Efendi Türbesi bulunuyor. Pınarbaşı Köyü’nün pınarından su içtikten sonra Güzelsu Köyü’ne geliyoruz. Burada yüksekçe bir tepeye yapılan seyirlik yerini ve ünlü sedir ormanını görüyoruz. Akseki’nin çatılı, modern köy evleri bahçe düzenlemeleriyle de hemen fark ediliyor. Bu köylerde mutlaka bir çocuk bahçesi ya da bir dinlenme parkı bulunuyor. Kışlık nüfusu çok düşük olan bu köyler Aksekililer tarafından yazlık yeri olarak kullanılıyor.

              Gezimizin sonlarına doğru Güzelsu’dan Murtiçi’ne gelirken, yanında çoban köpeğiyle koyun sürüsü otlatan, pala bıyıklı bir çoban çıkıyor karşımıza ve “Bana Kürt oğlu Pala Şükrü derler! Ben bu dağları adım adım bilirim” diyor.  

                              

                                                                       

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder